AYETLER EVRENİ
Kur'an-ı Kerim kendisini defalarca "KİTAP diye anmaktadır. Kur'an-ı bütün peygamberlere gelen vahyin genel adı olarak da ‘Kitap’ kelimesini kullanmaktadır. Kitap Kur'an-ı Kerim'in adlarından biri olduğu gibi vahyin de genel adıdır.
Yine Kur’an-ı Kerim’e göre ‘kitap’ ayetlerle doludur. Bütün kutsal kutsal kitapların belli söz kümeleri ayettir. Fakat işin esas hayranlık uyandıran kısmı şudur; Kur'an-ı Kerim, kendisine, ‘kitap’ dediği gibi, insana ve evrene de kitap gözüyle bakmaktadır. Çünkü tıpkı Kur'an-ı Kerim gibi, insan ve evren de ayetlerle doludur. Bu bakımdan ayetin üç kitapta yer alanı da kutsaldır; ve kesinlikle korunmalıdır, eğilip bükülmemelidir.
O halde ayet kavramını tanıyalım;
Ayetler (izler, işaretler, mucizeler), Kur'an-ı Kerim, terimlerinin en önemli kavramlarından biridir; ve mucize karşılığı olarak da kullanmaktadır; ayrıca açıklık, aydınlık, delil kelimeleriyle de nitelendirmektedir. Ayetler, insanları Allah’a yönlendiren, Allah'a gidişinde iz ve işaret veren her şeydir. Müslüman bir şair bir dizesinde bu inceliğe dikkat çekerek şöyle söylüyor:
"Her şeyde O'nu (Allah'ı) gösteren bir ayet vardır. O'nun birliğini bize anlatır. "Kur'an-ı Kerim, varlık ve kainatın tümünü ve oluşu bir ‘ayetler topluluğu’ olarak tanıtır. Bu ayetlerin insanı kuşatan insani dünyada yer alanlarına Kur'an Kerim ‘afaki ayetler’; insanın kuşattığı alemde, yani insanın iç dünyasında yer alanlarına "enfüsi ayetler’ demektedir.
Varlık ve oluşun tamamını ayet olarak gören Kur'an-ı Kerim varlık ve oluşun tamamını mucize sayıyor demektir. Esasen Kur'an-ı Kerim'e göre hayatın tümü bir mucizedir. Bu mucizenin hayranlık verici görünümünün arkasındaki evrensel ve yaratıcı sırrı fark edebilmek, hiç bir ayırım yapmadan bütün ayetleri tetkik etmeye (incelemeye) bağlı bulunuyor. Ayetler arasında ayırım yapmak, gerçeğin yakalanmasını engeller insanın yanlış ve eksik bilgilere teslim olmasına yol açar.
Her şey ayettir. Kur'an-ı Kerim'in ifadelerini kullanırsak, Allah’ın vahiyleri, peygamberler, gökler, yeryüzü, gece, gündüz, diller, renkler, tarihsel kalıntılar, böcekler, fosiller, gözyaşı, keder, sevinç, rüzgar, yağmur, kar, doğum, ölüm, sevgi, nefret vs. hep birer ayettir ve hepsinin incelenmesi insanın görevidir. Hangi toplum daha fazla inceler, buluşlar yaparsa, diğerlerinden daha öndedir. Demek oluyor ki, vahiy aracılığı ile indirilen (tenzili) ayetler olduğu gibi, yaratılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan (tekvini) ayetler de vardır ve bu ayetlerin tümü ‘yaratıcı şuuru’ gösterme bakımından delil (yol gösterici) niteliğindedir.
Bursalı İsmail Hakkı (ölüm: 1725) bu gerçeği su güzel cümlesi ile ifadeye koymuştur;
"Ayat-ı tenzillye nice ise, ayat-ı tekviniye dahi burhan-ı ilahidir. O halde, Allah (cc) in vahiy aracılığı ile indirdiği ayetleri de, yaratılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan ayetleri de inceleyip bu ayetlerden insanların yararına çalışmalar yapmak, buluşlar yapmak insanlığın birinci görevidir. Allah bizlere bunu emretmektedir. Yoksa, birbirimizle kavga ederek birbirimizi inciterek değil.
Allah'ın bu ayetlerini inceleyerek insanlığa yararlı hale getiren toplumlar, birbirleriyle didişen kavga eden toplumlardan her zaman daha ileridedir. Bu olguyu aklımızdan çıkarmayarak Türk Milleti olarak daima birlik beraberlik içinde üretken toplum haline gelmeliyiz Allah, öncelikle bizlere bunu emrediyor.