Arz-ı ekber (kıyâmet) gününde iyi ve kötü ruhların durumları
Kıyamet günü her şeyin Allah’a arzedileceği Allah tarafından görülüp sorulacağı en büyük bir gündür, o günde süslü ve temiz olanlar kendilerini Allah’a göstermeyi isterler.
O, görünüş günü, Hindû gibi yüzü kapkara olan kişiye rüsvay (rezil) olmak nöbetinin gelip çattığı gündür.
Yüzü güneş gibi aydınlık olmayan kimse (günahları örten) gece gibi bir peçe ister.
Dikeninde bir gül yaprağı bile bulunmadığından baharlar onun sırlarına düşman kesilmiştir.
Fakat bahar, baştan ayağa kadar gül ve süsen olana iki aydın gözdür.
Mânâdan mahrum olan diken, güz mevsimini ister, gül bahçesiyle yanyana oluşu bed (kötü) görünmesin.
Çünkü güz mevsimi hem gülün güzelliğini, hem dikenin ayıbını örter ve bu yüzden sen, gülün rengini ve dikenin halini göremezsin.
Şu halde güz mevsimi, dikene bahar ve hayattır. Zira karanlıkta taş ile yakut bir görünür.
Bahçıvan ise, gül müdür, diken midir, bu güz mevsiminde de anlar, O’nun görüşü cümle alemin görüşünden üstündür.
Esasen cihan yalnız O’ndan ibarettir. Ve O, kötülüklerden habersizdir, felekte her yıldız, bir ay parçasıdır.
Onun için bütün güzel çiçekler “Müjde, müjde işte bahar gelmekte” deyip dururlar.
Çiçek bir zırh gibi parlak kalıp dökülmedikçe, meyveler vücutlarını nasıl gösterebilir.
Zamanla, çiçekler dökülür, meyveler görünür, tıpkı tenin silinip canın belli olması gibi.
Meyve mânâdır, çiçek o mananın sureti... Çiçek müjdedir, meyve de nimeti!
Çiçek dökülünde meyve meydana çıkar, biri kaybolurken öbürü fazlasıyla görünür.
Ekmek bölünüp yenmedikçe, kuvvet vermez ve salkımlar sıkılmadıkça şarap olmaz.
Helile, döğülüp ilaçlara karıştırılmadıkça nasıl deva olup sıhhat artırır?
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Bazı ruhlar arz-ı ekber günü (Kıyamet günü)nde canın kendisini en büyük sevgili olan Allah’a sunduğu ve O’nun varlığında yokluğu seçmeye geldiği günü candan ve gönülden ister. Bütün ömrünce bugüne hazırlanmış ruhu iyilik ve güzelliklerle dolmuş ve Allah’ın nuriyle taşacak kadar aydınlık hale gelmiştir.
Böyle bir günde yüzleri kara olan, dünyada hep kötülükler peşinde koşan ruhlara elbette rezillik düşecektir.
Baştan ayağa dikenden ibaret bir ağaçta gül olmaz. Bunun yanında güller gibi açılan saf ve temiz ruhlar için bahar aydınlığı vardır. Bunun içindir ki hem dünya aleminde hem de mânâ aleminde her fidan, her gül, her çiçek “Müjde! Müjde! Bahar geliyor” diye sevinç içindedirler. Ağaçlar, baharda önce çiçekten elbiselere bürünür sonra bu çiçekler görevlerini tamamlayıp mevyvelere dönüşür.
İşte her ruh da çiçekler gibi vücut yapraklarından soyunup sâfi ruh kalmak kıvamına erince meyveler meydana çıkar. Bütün vücutlar bir gün dökülücüdür. Yeter ki bu vücut çiçeğinin altında güzel ve tatlı bir mânâ meyvesi bulunmuş olsun.
Meyve mânâdır. Çiçek ise o mânâyı bir zaman için gizleyen bir güzel görünüştür. Çiçeğin dökülüp gittiğine, yâni o renkli, alımlı, taze güzelliğin gözlerden silindiğine üzülme. Esasen onun görevi en büyük nimet olan meyveyi (yani mânâyı, iyilikleri, adaleti, yardımlaşmayı, insanca davranışları) meydana çıkarmak meyvenin olgunlaşması için imkân hazırlamaktır.
Hz. Mevlâna
Mesnevi
2917-2933. beyitler