“Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz” hadis-i şerifinin açıklaması hakkındadır:
Bunca söz söyledik, lâkin hak yoluna varmak için Allah’ın inayeti olmazsa (bizler) hiçiz... Hiç!
Allah’ın ve onun has kullarının lütuf ve inayeti olmasa (bir insan) melek bile olsa defter-i âmâli kapkaradır.
Ey Allah’ım! Senin azamet ve kadrinin hesabı kitabı olmaz, sen zâhiri de bâtını da (görünen ve görünmeyen) bilicisin!
Ey Hudâ, senin fazlü ihsanından (Allah’ın çok yönlü, lütfu, keremi ve ihsanı) muratlar husul bulur, hiç kimseyi seninle beraber yâdetmek reva değildir.
Sen bunca hikmet ve nasihatler ihsan ettin, bu zamana kadar birçok ayıplarımızı örttün.
(Bize) ezelde bağışladığın o bir katre ilmi kendi deryana ulaştır. Ruhumda olan ilim katresini hevâdan ve nefis balçığından kurtar!
Bu topraklar onu içmeden, bu rüzgârlar onu götürmeden sen hâlâs et! (düzenle)
Her ne kadar rüzgârlar onu kurutsa, mahvetse bile, sen onlardan tekrar kurtarmaya, almaya kâdirsin.
(Buhar olup) havaya uçan, ya da toprağa dökülen katre, senin kudret hazinenden gayrı nereye kaçabilir?
Eğer (o katre) yok olsa hatta yüzlerce defa yok olsa, sen onu davet edince, ayağı yerine başıyla koşup gelir.
Yüz binlerce zıt kendi zıddını ifna eder (yok eder), (amma) senin fermanın tekrar onları ademden (vücut alemine) getirir.
Ya Rabbi! Ademden varlık tarafına her zaman kervan kervan üstüne gelmektedir.
KONUYU BİRAZ AÇALIM
Allah’a varmak yolunda bunca öğütler verip misaller gösterdik. Ancak bütün bu dileklerimizin gerçekleşmesi için her şeyden önce Allah’ın yardımı lâzımdır. İnsan melek de olsa ilâhi yardıma uğramayınca defteri siyah çıkar Hakk’ın yardımına ve Hakk’ın has kulları olan kamil insanların lütuf ve inayetine ihtiyacı vardır.
Allah’ım! Senin büyüklüğün ve kudretin sonsuzdur. Onu söylemek, onu saymak mümkün değildir. Sen gizli, açık herşeyi bitirsin.
Allah’ım! Bütün dilekler senin fazlü ihsanına bağlıdır. Dilekleri sen diletir, dileyenleri de muratlarına sen ulaştırırsın. Hiç kimseyi seninle beraber yâd etmek (anmak) revâ değildir. (yakışık olmaz)
Kullarına doğru yolu gösteren sensin. Onlara akıl ve düşünce bağışlayan sensin. İnsanların ayıp ve kusurlarını örten sensin.
Bize “ezel meclisi”nde, bir damla ilim vermiştin. Bu damlayı, varmak için yanıp tutuştuğu ummana sen ulaştır.
Bu topraklar o damlayı içmek ister, bu rüzgarlar o damlayı kurutup yok etmek isterler. Toprağa, rüzgara fırsat vermeden o damlayı kendi varlık deryasına sen götür.
Gerçi heves ve heva rüzgarları o damlayı kurutsa da sen, kendi damlanı rüzgârın elinden almaya kudretlisin.
Aslında havaya karışan veya toprağa süzülüp gözden yok olan böyle bir damla senin kudretinin hazinelerinden başka nereye gidebilir ki?
O, damla yüzlerce defa yok olsa bile sen istersen onu yeniden var edersin. Sen istedikten sonra o, kuruyup kaybolan damlacık senin aşkınla ağlamaktan kuruyan gözlerde beliren bir damla yaş gibi senin varlığının dergâhına yüz sürmeye koşar.
Su ve ateş gibi birbirini yok etmeye hevesli nice zıt varlıklar birbirlerini yok etmek için ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar sen istersen bütün yok olmuşları yeniden hayat ve hareket alemine getirir ve kendi özellikleriyle var edersin.
Bunun için değil midir ki her an yokluk aleminden (dünyadan) varlık alemine kervan kervan yolcular geliyor. İnsan, hayvan, nebatat, cemat (cansız) olarak kervan, kervan geliyor.
Hz.Mevlânâ
MESNEVİ-1904-1916 Beyitler.