O hem korkutucu, hem müjdeci olan Yüce Peygamberden, gökyüzünün de yeryüzünün de ışığından, Peygamberlerin en güzel, en açık ve en güzel söz söyleyeninden (en güzel rahmet, en güzel dua onun için olsun) şöyle rivayet etmiştir;
“Ümmetimin değerden düşmesi, ahlaklarının bozulduğu andır. Böyle bir zamanda ancak benim sünnetime sarılanlar felah ve kurtuluş bulabilir; hem de onlara yüz bin şehit sevabı verilir.” Allah’ın elçisi doğru söylemiştir.
“Ey Allah’ın elçisi!” dediler; “O halde ümmetin ne yüzden değerden düşer.”
Buyurdu ki;
“Ümmetimin ahlâkı bozulmaya başlayınca, o giyindikleri, o iki dünyada da parıl parıl parlayan “Takvâ elbisesi var ya, işte bu elbise daha hayırlıdır.” (Araf, 7/26) Takvâ elbisesini günah kiri kaplar, giyinmiş oldukları gökyüzünün o atlas elbisesini o Muhammedi ipek kumaşı yıpratırlar, islere, paslara bularlar da bu yüzden değerden düşerler.
“Ey Allah’ın elçisi!” dediler; O elbise böylece islere paslara bulanır, değerden düşer, günah isiyle kararırsa, “Şüphesiz, Allah kendilerine cenneti verme mukabilinde inananların canlarını ve mallarını satın almıştır” (Tevbe, 9/11) müşterisi (Allah) alıcılığa girişmez, onların değerden düşmüş kulluk kumaşlarını almaz, “Ecirlerini hesapsız olarak öder” (Zümer, 39/10) bedelini vermezse; onlar da parasız, pulsuz, azıksız, sermayesiz kalırlarsa halleri nice olur?
Cevap olarak buyurdu ki; “Ümmetimin fesada uğradığı zaman, ancak benim sünnetime sarılan kimse değerden düşmez.
“İşi bozulup da şaşıran kişilerin
Yeğdir boyunlarına geçmesi bir ipin”
Sünnetim şudur;
“Dostlarım yollarını yitirdiler de, yanlış yola saptılar. Suç dikenliğine ayak bastılar da ayakları o dikenlikte yaralandı mı, inat edip, ısrar edip, o dikenliğe gitmemeleri gerekir. Çünkü inat kötüdür.
Ayaklarının dikenden yaralandıklarını gördüklerinde, yanlış yola saptıklarını bilmeleri, dikenliğe düştüklerini anlamaları, önlerine arkalarına bakıp yoldaki belirtileri görmeleri gerekir.
İşte bu belirtiler benim “SÜNNETİM”dir.