Cenab-ı Allah’a şükürler olsun bu senede on bir ayın sultanı ,başımızın tacı, gönüllerimizin ilacı, Allah’ u Teala’nın her işlenen hayra birden yedi yüze kadar sevap verdiği halde oruç için, “O benim içindir. Onun mükafatını ben vereceğim” dediği mübarek oruç ayı Ramazan’a kavuşmuş bulunuyoruz. Rabbimize ne kadar hamd etsek yine de şükrünü eda etmiş olamayız. Rabbim Ramazan Ayı’nın feyz ve bereketinden istifade eden kulları zümresine bizleri de ilhak eylesin. Bu günkü yazımda geçmişte ve bugünkü yaşanılan ramazanlar hakkında kısaca bilgi verip, hatıralarımızı tazelemek istiyorum.
Sevgili dostlar eskiden on bir ayın sultanı ramazan ayı hasretle beklenir, gelmeden evvel genel bir temizlik yapılır, ramazana temiz bir şekilde girilirdi. Ramazan’a on beş gün kala köyümüze Isparta Yalvaç’tan ,Manisa’dan kuru üzüm satıcıları gelir, her aile ihtiyacı kadar parasını harmanda vermek üzere ramazan boyunca ihtiyaçları olan hoşaflık üzüm ihtiyacını karşılarlardı. Şimdiki gibi eve pide almak, pideyle iftar sahur yapmak pek adet değildi. Gece her evde sıcacık Haşhaş yağıyla bol haşhaşlı katmer yapılır, sıcak hoşafla yenir ve oruca niyet edilirdi. Köyümüzün davulcusu Allah rahmet eylesin rahmetli Hanefi Erikçi namı diğer Golak, kapının önüne gelerek Basiri, Kazım,Ali diye bağırarak bizi uyandırır, yapılan sıcacık katmerden de nasibini alırdı.
Bizim zamanımızda çocuklar oruç tutmaya özendirilirdi. Şimdiki zamanda olduğu gibi tekne orucu diye bir oruç şekli yoktu. Çocuklar oruç tutarken anne ve babalar onlara yardımcı olur,orucu bozmamaları için gayret gösterilirdi. Daha önceleri çocukları oruca teşvik etmek için oruç verme geleneği vardı. Aileden bir çocuk oruç tuttuğunda aile büyüklerinden veya hısım akrabanın ileri gelenlerinden birisine gider. Akşam misafirleri olur orucunu onlarla açar ve orucunu o aile büyüğüne verirdi. O aile büyüğü de durumuna göre gelen çocuğa bahşişini verir, Durumu normalse ufak bşr bahşişle durumu kurtarır. Eğer hali vakti müsaitse bir kuzu bir koyun hatta bit dana vererek ödüllendirir. Çocuk büyüyünceye kadar aldığı ödül çoğalır, gençliğinde çocuğun sermayesi olurdu.
Ramazan ayında komşular gözetilir, pişen yemeklerden onlara da kokar diyerek mutlaka akşam edilirdi. Teravih namazlarına çocuklarla beraber gidilir, birlikte namaz kılınırdı. Sevgili dostlar çocuk her devirde çocukluğunu yaşar. Bugün olduğu gibi dünde yaramazlığını yapardı. Bizde arkadaşlarla camiye gittiğimizde yaramazlık yapar, camiden dışarı atılırdık. Rahmetli yarasa diye bir komşunun hanımı’nın adı Hamide’ydi. Camide İmam efendi “ Semi Allahülimen Hamide” dediği zaman bizde hep bir ağızdan “ Yarasının hamide” der tekme tokat dışarı atılırdık. Dayak acısı geçtiğinde tekrar Camiye girer yaramazlığımıza devam ederdik. Camiye devamlı gezen genç hafızlar gelir, namaz kıldırır, müezzinlik yapar bahşişlerini alıp giderlerdi. Bu gezici mollalar her gün değişir köye yenileri gelirdi.
Oruca saygı da azami dikkat gösterilirdi. Oruç tutmayan veya hastalığı nedeniyle oruç tutamayanlar durumlarını gizler yiyip içtiklerini kimselere belli etmezdi. Şehirlerde tüm lokantalar ramazan ayında kapatılır Boyası badanası temizliği yapılırdı. Kazara açık bir iki lokanta da pencerelerine perde çeker bugün olduğu gibi kokuta kokuta döner kesmezlerdi. Tiryakiler bugün olduğu gibi sigaralarını insanlara üfleyerek içmez gizli yerlerde bu alışkanlıklarını devam ettirirdi. Maalesef günümüzde Müslüman inancına saygı kalmadı. Mardin Midyat’ta Hristiyan bir esnafımız oruç tutan Müslümanlar rahatsız olmasın diye işlettiği cafe’nin dış tarafını tente ile kapatmış. Bu hassasiyeti aynı dini inanca sahip olduğumuz Müslümanlardan da görmenin hakkımız olduğuna inanıyoruz.
Sevgili okurlar, oruç nefsi terbiye için tutulur. Orucu tüm uzuvlarımızla tutmamız gerekir. Oruç bizi kötülüklerden koruması gerekir. Yoksaaa, Allah’ın bizim aç kalmamıza ihtiyacı yoktur. Allah cümlemize hakkıyla oruç tutmamızı nasip etsin. Daha nice ramazanlara sağlıkla kavuştursun inşallah.