VEFATININ SENE-İ DEVRİYESİNDE ECDADIMIZIN ULU ÇINARLARINDAN İSTANBUL’UN FATİHİ: II. MEHMED
“İmtisâl-i câhidû fi'llâh olupdur niyyetim
Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim”
Avnî ( Fatih Sultan Mehmet )
Fâtih Sultan Mehmet Hân (II. Mehmed/1444-1446, 1451-1481)… II. Murat’ın altı oğlundan dördüncüsü olarak dünyaya gelen 12 yaşında tahta çıkan bir Fatih. İstanbul’u fethederek 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu’na son veren… 21 yaşında Orta Çağın kapanıp Yeni Çağın başlamasıyla anılan bir hükümdar olarak bugünün gençlerine en güzel mesajı da verendir.
Fatih Sultan Mehmet 30 Mart 1432 yılında bir pazar günü seher vakti Edirne’de dünyaya gelmiştir. 3 Mayıs 1481’de 50 yaşında iken katıldığı bir sefer esnasında Gebze yakınlarında Hünkarçayırı (Tekirçayırı) denilen yerde vefat ederek, İstanbul’da adına yaptırdığı Fatih Camiinin bahçesine defnedilmiştir. 31 yıllık devlet başkanlığı hayatına birçok fetih sığdırmış, ismi gibi kapılar açan, hatta bir çağı kapatıp diğerini başlatan olmuştur.
Babası II. Murat tarafından 12 yaşında tahta çıkmaya yani devleti yönetmeye layık görülmüştür Fatih. Henüz on iki yaşında tecrübesiz bir gençtir dışarıdan bakıldığında. Bu sebeple hem içerden hem dışardan birçok eleştiriye tabi tutulmuştur Fatih’in padişahlığı. Hatta Osmanlı Devletinin böylelikle kendiliğinden yıkılıp, yok olup gideceğini düşünenler olmuştur. Veziriazam Çandarlı Halil Paşa’nın tecrübesini; bir taraftan devleti yönetme adına yardımcısı olarak gören Fatih; diğer taraftan İstanbul’u fethetme düşüncesine engel görüyordur. Çünkü İstanbul’un fethini padişahlığının ilk şartı olarak kabul ediyordur geleceğin cihan hükümdarı. Zira bunu başarabilecek kadar enerjik bir gazâ siyasetine sahiptir. Devletini her bakımdan dünyanın en üstün ve kudretli imparatorluğu haline getirmek için çalışmak istiyordur.
II. Mehmed 1444 Ağustosundan 1446 Ağustosuna kadar olan sürede ilk saltanat dönemini tamamlamıştır. Bu dönemin onun kişiliğinde kuvvetli bir etki yaptığı söylenir. Bu döneme sosyolojik ve psikolojik açıdan bakanlara göre, Çandarlı Halil Paşa'nın iktidarını kırma, çıkan yeniçeri isyanlarını bastırarak onları hizaya getirme ve enerjik bir gaza siyaseti izleyip İstanbul'u fethetme düşüncesi o zaman zihnine iyice yerleşmiştir.
8 Şubat 1451 tarihinde ikinci defa Osmanlı tahtına çıktığında on dokuz yaşındadır II. Mehmed. Tahtan indiği beş yılını Manisa'da geçirmiş ve bu yıllar onu epeyce olgunlaştırmıştır. Manisa'da geçirdiği bu ikinci şehzadelik devresi, kişiliğinin olgunlaşmasının yanında Osmanlı Devletinin geleceği açısından çok verimli ve yararlı olmuştur. Bu 5 yıllık süre içerisinde, yine etkin bir duruş sergilemiştir. Güvendiği hocalarından yardım alarak tarihte yaşamış başarılı liderlerin biyografilerini araştırmış, onların başarılarının arkasında yer alanları öğrenmeye çalışmıştır. Hz. Süleyman, Hz. Davud, İskender, I. Alaaddin Keykubat gibi dinî ve milli liderleri incelediği belirtilmektedir. (Nezihe Araz, Fatih’in İçsel Dünyası, İstanbul 2000, s. 6-7.) Zaman zaman rol model arayışında olan gençliğimiz için ne güzel örnektir; yaşadığı zorluklar ve belki de hayal kırıklıkları karşısında Fatih’in duruşu.
Vakit fetih vaktidir artık. 6 Nisanda kuşatma başlamış, 22 Nisanda gemilerin Haliç'e indirilmesiyle şiddetlenmiş, 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehr-i İstanbul fetholunmuştur. İstanbul'un fethi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin kuruluşunu temsil eder. Bu fetih sayesinde II. Mehmed bir anlamda dünya imparatorluğunun sahibi görülmüş, mutlak ve sınırsız bir iktidar kazandığı vurgulanmıştır. Bu düşüncelere kendisin de inanması, sonraki fütuhat faaliyetlerinin sürekliliği açısından önemli olmuştur.
İstanbul’un fethindeki tarihi arka plan kadar manevi arka plan da önemlidir. Şöyle ki; Fatih’in babası II. Murat bir gün Hacı Bayram-ı Velî’yi ziyarete gider. Ona İstanbul’u almak istediğini ve bu şehrin Osmanlı için çok önemli olduğunu anlatır. Bunun için Hacı Bayram-ı Velî’den dua ile yardım ister. Hacı Bayram-ı Velî’nin cevabı çok manidardır: “Sultanım; bu şehri sen alamayacaksın. Ben göremem ama… Şu beşikteki Şehzade ile bizim köse (Akşemseddin) görecektir. Emin olasın” der. (N. Araz, Fatih’in İçsel Dünyası, s. 49.) Hacı Bayram-ı Velî’nin bu feraseti gerek ailesi gerekse hocaları tarafından Şehzade Mehmet’in kişiliğine ve hedeflerine tesir edecek şekilde bilinçaltına yerleştirilir. Zira ömrünün sonuna kadar Akşemseddin’den hiç ayrılmak istemeyen, onun nasihatlerini önemseyen bir padişah vardır karşımızda. (Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), (çev. Ruşen Sezer), İstanbul 2003, s. 189.) Bilhassa İstanbul’un alınmasında hocası Akşemseddin’in büyük teşvik ve yardımının olduğu vurgulanır. Vefat ederken, değer verdiği hocası Akşemseddin hakkında; “... Eğer hocam izin vermiş olsa idi zikir yolunu tercih eder ve saltanatı terk ederdim.” (Kemal Kızıltoprak, Fatih Sultan Mehmet Han’ın Liderlik Sırları, s. 212.) dediği aktarılır. Bunun üzerine hocasının “… İlim yolunda öğrenci olan, devlet işlerini bir arada yürütemeyebilir, devletin sana ihtiyacı var.” anlamında sözlerle teskin ettiği de söylenir.
Sevgili Peygamberimizin “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306; el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308; Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38; Hâkim, Müstedrek, IV, 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219.) övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet Han, tarihe adını yazdıran büyük liderlerden birisidir.
Resmi olarak Mehmed Çelebi Sultan unvanıyla anılan ve son derece atılgan, zeki, adaletli, sert mizaçlı, cesaretli, kendine güveni yüksek, zevk-ü sefaya sırtını çevirmiş bir hükümdar olarak tarif edilen Fatih Sultan Mehmet; çağının usta şairlerindendir. Şiirlerindeki ince hayaller bize hayal etmeden gerçeğin kapımızı çalmayacağını anımsatırken, açık ifadeleri ve akıcı üslûbu hayranlığımızı artırır asrının büyük hükümdarına. Türkçe, Rumca ve Slavca olmak üzere üç dil bildiği de ifade edilir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin müjdesi, hocası Akşemseddin’in duası ve tabii ki Allah’ın inayetiyle İstanbul’u fetheden Fâtih Sultan Mehmed Hân. İstanbul’un fâtihi…
Ne söylesek yazsak yine de hakkıyla ifade edebilir miyiz ecdadımızı bilinmez. Fakat Valiliğimiz tarafından 2020 yılının Afyonkarahisar’ımızda “Sevgi Yılı” ilan edilmesi vesilesiyle bu ve bundan sonra kaleme alacağımız makalelerimizde, projenin amaçlarından biri olan, değerlerimizi ecdadımız vasıtasıyla tanıma ve hayatımıza geçirme anlamında küçük de olsa bir katkı sunduğumuza inancımız tamdır. Fatih Sultan Mehmet Hân’ın vefatının 539.’uncu yılında rahmet ve minnetle…
Hâmiş:
Şanlı tarihimiz bize gösteriyor ki; toplum önderleri özellikle devlet yöneticileri, başta ilim erbabına olmak üzere hiç kimseye sevgi ve saygıda kusur etmemişlerdir. Günümüzde her birimizin örnek alması gereken bu güzellikleri özellikle gelecek nesillerimizin tanımasını çok önemsiyoruz. Bu vesile ile toplumda sevgi ve saygının ma’kes bulması için medeniyetimize katkı sağlayan büyüklerimizi tanımaya ve tanıtmaya bundan sonra da devam edeceğiz.
Sevdegül ÇEKİÇ
Afyonkarahisar İl Müftü Yardımcısı