KAÇ ÇOCUĞUN DAHA SESSİZ ÇIĞLIĞI VAR?
Her 90 çocuktan biri şiddet mağduru. Bu, Türkiye’deki çocuklar için neredeyse kaçınılmaz bir yazgıya dönüştü. Kulağa ne kadar korkunç gelse de, bu sayılar artık birer istatistik değil; bu, hayatları karartılan çocukların sessiz çığlığı. Minik Narin, bu karanlık tablonun yalnızca bir örneği. Cinayeti, kaybolan çocukluk hayallerinin sembolü oldu. Ama bu, bir trajediden fazlası. Bu, yüzlerce çocuğun hayatına saplanan bir hançer.
Narin’in hikâyesi bir istisna mı, ne yazık ki değil. Soru şu: Bir çocuğun hayatı elimizden kayıp giderken, neden ses çıkarmıyoruz? Bu soruya verecek cevabımız yok gibi. Toplum olarak sessizliğimiz derin, hatta ürkütücü. Ama Narin’in hayalleri bu sessizliğin içinde kayboldu. Biz ise sadece izledik.
Geleceğin güvencesi dediğimiz çocuklarımız, hayatta kalma mücadelesi verirken nasıl bir gelecekten bahsediyoruz? Bu şiddet ve istismar sarmalı, onların hayatlarını sadece bedensel olarak değil, ruhen de yok ediyor. Hayal kurma yetisi ellerinden alınıyor, çünkü hayatta kalma savaşı vermek zorundalar. Ve bu savaşta yalnızlar. Peki, biz neredeyiz?
Narin Güran’ın cinayeti, bu ülkedeki çocuklara yönelik şiddetin göz ardı edilen bir aynasıdır. Her gün onlarca çocuk, yalnızca fiziksel değil, psikolojik ve duygusal olarak da istismar ediliyor. Fakat biz sadece istatistiklere bakıyoruz. Her 90 çocuktan birinin suç mağduru olduğu bir ülkede, “Neden bir şey yapılmıyor?” diye sormak yetersiz kalıyor. Çünkü artık konuşma değil, harekete geçme zamanı.
Çocuklarımızı koruyacak yasalar var, denetimler var, eğitim programları var. Ama bütün bunlar neden hala işe yaramıyor? Neden her yeni gün başka bir çocuğun hayatı karartılıyor? Bu soruların cevabı belki de bizde, toplumun içindeki derin kayıtsızlıkta saklı. Şiddetin ve istismarın normalleştiği bir toplumda, sessizlik en büyük suç ortaklığıdır.
Narin’in kaybı, yalnızca ailesinin değil, tüm Türkiye’nin kaybıdır. Her çocuk, bu ülkenin geleceğidir. Bu şiddet sarmalını kırmadıkça, daha kaç çocuğun hayalleri yok olacak? İşte asıl korkutucu olan bu. Çocuklarımızı, yani geleceğimizi korumak, sadece yasal bir zorunluluk değil, insan olmanın gereğidir.
Sessiz kalmak, sadece suçluların işini kolaylaştırır. Ama artık susmamalıyız. Narin Güran, unutmamamız gereken bir isim olmalı. Onun için yapılacak en büyük adalet, bu ülkede bir daha hiçbir çocuğun hayallerinin karartılmasına izin vermemektir. Dilerim günün birinde bunu başarabiliriz…