ZAMANINIZI DOĞRU YÖNETİYOR MUSUNUZ?
Günümüzde insanların en büyük problemi; zamansızlık. Kime sorsanız vakti yok, kime sorsanız günler kendisine yetmiyor. Evet, gelişen ve değişen dünyada, insanların meşguliyetleri de her geçen gün daha da artıyor. Trafikte harcanan vakitler, iş yükü çeşitlerindeki kontrolsüz ve önlenemeyen artışlar, teknolojik cihazlardaki oyunlar, internette geçirilen lüzumlu/lüzumsuz vakitler ve tabii ki hepimizin olmazsa olmazı haline gelen sosyal medya. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, zaman adeta bir kuş gibi elimizden uçup gidiyor ve geriye kendimize ayıracağımız çok az bir vaktimiz kalıyor, belki de hiç kalmıyor.
Buraya kadar saydıklarım, genel olarak bakıldığında göze çarpan önemli unsurlar. Bir de özele indiğimizde, yani büyük resmin detaylarında kim bilir daha neler saklı neler. Artık bir iki kilo domates almak için bile büyük alışveriş merkezlerinde yer alan marketlere girdiğimizi düşünürsek; bu işlemin de otopark süreci, giriş ve çıkışlarda harcanan zaman, kasada sıra beklenen süre vb. gibi kayıpları da göz önüne alacak olursak, zamansızlık problemini daha fazla detaylandırmaya gerek kalıyor mu?
Modern dünyanın en önemli hastalığı; insanlara hiçbir şekilde kendisine vakit ayıracağı yaşam alanı bırakmayan, adeta tüm gününü işgal etmek ve sevdiklerinden koparmak için programlanmış yoğun aktivitelerdir. Bu durum, ne yazık ki gitgide yaşanmaz hale gelen ve insanları daha fazla stresle başa çıkmaya mecbur bırakan büyük şehirlerde daha fazla hissedilmekte. Şehir insanı, sabahtan akşama kadar adeta bir modern köle vasfında çalışmakta ve onu sarmalayan prangalarının müebbet birer esiri olarak yaşamaktadır. Sadece iş yükü olarak söylemiyorum. Sabah evden çıktıktan sonra ve akşam eve dönünceye kadar yaşadıkları, adeta bir kölenin yaşadığı hayata benziyor. Neredeyse herkesin, hiç bitmeyen işleri ve yerine getirmesi gereken yükümlülükleri var. Elbette sorumluluk sahibi insanlar işlerini tam anlamıyla yerine getirmek ve herhangi bir eksiklik yaşamak istemiyor, ancak işler yetişecek diye insanın kendine ayıracak hiç zamanı kalmıyor. Peki, zaman yönetimi bunun neresinde?
Hangimiz zamanımızı kendimize göre ayarlıyor, sevdiklerimize ve ailemize gereken zamanı ayırabiliyoruz? Bu durum, ailemizle ve çevremizdekilerle iletişimsizlik problemi doğurmuyor mu? Birbirimize zaman ayırmadıkça, birbirimizden kopuk hayatlar yaşamıyor muyuz? Eve geldiğimizde, yorgunluk atma sürecimizde bize arta kalan zamanımızı da sosyal medya paylaşımlarımıza gelen beğenileri kontrol etmekle harcamıyor muyuz? Ne yazık ki bu soruların tamamına vereceğimiz cevap, koca bir “evet” olacak. İşte bu da bizlerin kendi hayatlarını mı, yoksa başkalarının dikte ettiği hayatları mı yaşadığımızı gösteren en önemli gösterge olarak karşımızda duruyor.
Bu düşünceler çerçevesinde, siz değerli okuyucularıma; sevdiklerinize ve kendinize ayırabileceğiniz bol vaktinizin olacağı, sağlıklı bir hayat dilerim. Sevgiyle kalın.