YÖNETMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Bugünkü yazımızda, Kurumsal Yöneticilik eğitimi verdiğim firmalardan birinde çalışan bir yöneticinin, vermiş olduğum eğitim sonrası şahsıma yönelttiği sorulardan bahsedelim ve dilimiz döndüğünce çözüm önerileri sunalım istedim.
Bu firma, yüzlerce çalışanı olan ve ülkemizin büyük bir bölümünde faaliyetleri olan kurumsal bir firma. Tabii ona göre de personel sayısı var. Firma ortakları ve üst düzey yöneticileri istiyorlar ki; kurum içinde personel memnuniyetsizliği ve konsantrasyon eksikliğinden kaynaklı bir aksama olmasın. Ancak buna rağmen insanın olduğu her yerde bir yönetme sorunu vardır ve gerek orta ve alt düzey yöneticilerin kişisel görüşlerinin uyuşmaması gerekse de şahısların kişisel yeterlilik düzeylerinin istenen seviyede olmaması nedeniyle, dönem dönem personel içinde ciddi sorunlar yaşandığı görülüyor.
Burada benim en çok dikkatimi çeken konu şu oldu; bazı birimlerde personel yöneticisinden, yönetici de personelinden şikâyetçi. Yani aslında her iki taraf da birbirine karşı eleştiri, ön yargı ve anlayışsızlık şemsiyesi açmış gibi adeta. İki taraf da iletişimsizliğin zirvesini yaşıyor resmen. Vermiş olduğum şirket içi kurumsal eğitimlerde, personelin yöneticisiyle olan ilişkisini sürekli analiz eden bir eğitimciyim. Genel eğilim, personel yöneticiden şikâyet eder, yönetici ise şikâyetçi olduğu konuları yetkileriyle çözmeye çalışır. Bir yönetici eğer astlarından şikâyetçi oluyor, sürekli iş yaptıramamaktan dem vuruyorsa aslında burada başka bir sorun var demektir. Yetkinlik, etkileyicilik, bilgi ve kültür düzeyi olabilir mesela. Benim kanaatime göre bunların hepsi, hatta daha fazlası. Ne yazık ki bir yöneticinin iş yaptıramama gibi bir konuda şikâyet ediyor olması aslında gelişmiş ülkelerde pek de rastlanan bir durum değildir. Eğer siz yönetici pozisyonunda bir koltuğa oturduysanız, işlerin tıkır tıkır yürümesi/yürütülmesi için oradasınız demektir. Kişisel egolarınızı tatmin etmek ve bir üst düzey koltuk için lobi yapmak için değil. Elbette herkes bulunduğu kademeden bir sonraki makama gelmek ister ve bunun için çalışır. Ancak her şeyin bir zamanı vardır ve vakti gelmeden çiçekler açmaz.
Yönetici pozisyonunda oturan insanın ilk sahip olması gereken özelliklerden biri; “adil” olmaktır. Personeli arasında ayrım yapmadan, herkese eşit mesafede yaklaşarak sorunları çözmek ve altında çalışan insanların gönüllerini kazanarak iş yaptırması şarttır. İnsana rağmen iş yapmak değil, insanla beraber iş yapmak alışkanlığına sahip olmalıdır. Personeli arasında açıktan ya da pasif anlamda direniş gösteren, iş yavaşlatan ve yöneticisinin üstlerine karşı başarısız gibi görünmesini sağlayan personele hiç vakit geçirmeden gereğini yapmalı ve onu da kuruma kazandırmayı bilmeli. Çalışanları küstürerek iş yapan idarecilerin başarılı olduğu tarihte görülmemiştir. Boş yere mi söylüyoruz; “yöneticiler gönüller yıkmak için değil, gönüller yapmak için vardır.” Eğer bir yönetici, çalışanlarının gönüllerine girmeyi başarıyorsa; personelinden o derece yüksek performans alacaktır. Başarılı yöneticiliğin önemli şartlarından biri budur.
Bugün bizler ne yazık ki ülkemizdeki tüm kurum, kuruluş, kamu kurumları, yerel yönetimler ve aklımıza gelen/gelmeyen her alanda burada bahsettiğimiz özellikte yetersiz ya da yeteneksiz idarecilerle karşılaşıyor ya da karşılaşmış olabiliriz. Bu durum ne bizim suçumuzdur, ne de onları oraya getirenlerin. Aslında burada temel suçlu hepimiziz. Toplum olarak biz; tam anlamıyla tüm özellik ve donanıma sahip türden idareciler yetiştiremiyoruz. Çocuklarımızı küçük yaşlardan itibaren pohpohlayarak kral ve kraliçeler gibi yetiştiriyor, onların zorluklardan beslenerek kendilerini geliştirmelerini sağlamıyoruz. Onlara sunduğumuz konforlu hayatlar, kendilerini toplumda diğer insanlardan üstün olarak görmelerine neden oluyor ve kişilik ve karakterleri yerine egolarının şişmesine ve gelişmesini sağlıyor. İşte tam olarak bu durum, ileride iş hayatlarına da sirayet ediyor ve çalıştıkları işyerinde yönetici pozisyonuna geldiklerinde, yukarıda bahsettiğimiz türden ve hatta burada yazamadığımız daha nice olumsuz durumları yaşamalarına ve yaşatmalarına neden oluyor.
Temennim odur ki; eğer siz bir yönetici iseniz sevilen, sayılan ve maksimum verimle çalışan/çalıştıran idareciler olasınız. Yok, eğer yönetici altında çalışan bir personel ya da memur iseniz; az önce bahsettiğim kalitede yetenekli ve yeterli bir profesyonel yöneticinin altında çalışıyor olasınız. Bu yazımda bahsedemediğim pek çok yöneticilik hatasını da ilerleyen yazılarda kaleme alacağımı bildirir, sevgilerimi sunarım.