NE ZORDUR NE DE KOLAY
Son zamanlarda git gide gerginlik seviyesi yüksek ve tahammül sınırları çok aşağı çekilmiş insanlar olmaya başladık. Havaların daha tam olarak mevsim geçişini tamamlayamayıp, bir gün açık, bir gün kapalı, öbür gün yağmurlu oluşu da etkiliyor duygusal durumumuzu elbet ama bence biz biraz da kendi kendimizi geriyor gibiyiz.
Ülkemiz önümüzdeki dönemde çok kritik öneme sahip gelişmelerin yaşanacağı günler geçirecek. Bir yandan Ramazan, oruç derken, diğer yandan yaklaşan Ramazan Bayramı süreci ve bunun da yanı sıra çocukların karne heyecanı iç içe geçti. Ancak ne var ki; insanımızı heyecanlandıran daha da önemli bir gelişme daha var. O da, ülkemizin geleceğini çok yakından etkileyecek olan 24 Haziran seçimleri dostlar. Artık hepimiz neredeyse her gün seçim ve siyaset konuşmalarıyla yatar kalkar olduk. Akşam kaldığımız yerden, sabah kalkınca devam ediyoruz seçimleri, siyaseti, milletvekili adayları ve özellikle de Cumhurbaşkanı adaylarının vaatlerini ve neyi yapıp, neyi yapmayacaklarını. Bir taraftan ülkemiz, aşırı yüksek döviz kurlarıyla mücadele ederken, diğer yandan yine dışarıdan gelen her türlü saldırı ve manipülasyonlarla da mücadele etmeye devam ediyor.
Dünyanın hangi ülkesi olsa, inanın yaşanan bu hızlı tempoya ayak uyduramaz, mutlaka çok büyük bir siyasi ya da ekonomik krizle karşı karşıya kalarak, adeta siyasi ve mali açıdan iflas ederdi. Ama çok şükür ki, güzel ülkemiz güçlü temel dinamikleri, yıllardan beri süre gelen siyasi istikrarı ve devletin başında bulunan güçlü irade sayesinde; tüm bu güçlükleri ve problemleri el birliğiyle bertaraf ediyor, kritik virajları ağır hasarlar almadan atlatmayı başarıyor.
Bizim için önemli olan zaten bu değil mi? Vatanımızın dirliği ve düzeni, bayrağımızın semalarımızda sonsuza dek dalgalanması; kendini bilen her Türk vatandaşının temel gayesi değil mi? İşte bu nedenle, tam olarak asıl bu nedenlerle bu zorlu süreçleri kazasız belasız atlatabilmek için, ülkemizi el birliğiyle gelecek yüzyıla hatta bin yıllara taşıyabilmek için, bir olmak, birlik olmak, iri olmak ve güçlü olmak zorunda değil miyiz? Biz birbirimizi sırtımızdan vurmaya kalkarsak; düşman bizi ne yapmaz? Bu nedenle, ülke sınırlarımız içinde siyasi görüşlerimiz ve hayata karşı duruşumuz ne olursa olsun; bu ülkeye sahip çıkmak zorundayız. Çocuklarımızın daha güvenli ve daha müreffeh bir ülkede yaşamaları için, bayrağımızın sonsuza dek bu semalarda güvenle dalgalanabilmesi için en doğru iradeyi göstermeli ve seçenekleri bu gözle değerlendirmeliyiz.
Sevgili dostlarım, bugüne kadar sayfamda siyasi yazılar yazmamaya gayret ettim, bundan sonra da bu şekilde ilerlemeye devam edeceğim. Yazılarımda genelde, “İLETİŞİM SANATTIR” adlı bir etkili iletişim kitabının da yazarı olarak; her zaman insanlar arası iletişimin kaliteli olmasına ve herkesin birbirini doğru anlayarak toplumsal barışı tesis edebileceğimize, sevgili okuyucularımı da ikna edecek cümleler kurmaya çalışırım. Bunu da en iyi sizler biliyorsunuz. Lakin artık herkes iyiden iyiye siyasi meselelere esir düştü. Bu da aslında gayet normal, çünkü kritik bir seçimin arifesinde bu tür durumlar her zaman olağan olarak karşılanabilir. Ben de buradan hareketle, evet siyaset yapalım ama birbirimizi kırmadan, ayrıştırmadan, birlik olarak, ülkemiz için hareket edelim istiyorum ve bu minvalde yazılar kaleme alıyorum. Bundan böyle yine benim sayfamda siyasetten uzak yazılar okumaya devam edeceksiniz, ömrümüz el verdiği sürece.
Bu duygularla, hepinize yepyeni bir haftaya daha başlarken sağlık, başarı ve mutluluklar diliyorum. Allah ülkemize ve milletimize zeval vermesin, birliğimizi ve dirliğimizi daim eylesin inşallah. Sevgiyle ve umutla kalın.