Gündelik hayatın koşturmacası içerisinde, insanlar kendilerine ve çevrelerine dair pek çok şeyi gözden kaçırıyor, pek çok alanda fırsatlar ayaklarının altından kayıp gidiyor tabiri caizse. Birçok insan iş yoğunluğu ve bunun getirdiği stres nedeniyle mutsuz bir hayat sürüyor. Özellikle iş ve evlerine ulaşım amacıyla yollarda uzun süreler geçiren büyük şehir insanları, gündelik hayat içerisinde kendilerine ve ailelerine yeterli zaman ayıramıyor, adeta hayattan kopuk bir şekilde günlerini yaşayıp gidiyor.
İnsanın mutlu olabilmesi aslında çok büyük ihtiyaçlar gerektirmiyor. İnsanlar, küçük şeylerden de mutlu olabiliyor ve bu küçük şeyler; onlara gerçek bir mutluluğun kapısını aralayabiliyor. Tabi herkes için değil, bu durum daha çok kıymet bilen ve azla yetinen insanlar için daha çok geçerli.
Yazımızın başlığında da ele aldığımız gibi, aslında birçoğumuz mutlu değiliz hatta mutlu olmadığımızın farkında bile değiliz. Bir şekilde saatler, günler ve haftaları geçirip, belki de son nefesimize doğru koşar adım ilerliyoruz hayata dair çok fazla şey yaşamadan, bu dünyada arkamızdan bizi hatırlatacak çok da fazla eser bırakmadan. Çok sevdiğim sözlerden biridir; “baki kalan, hoş bir sada imiş bu dünyada”. Gerçekten de aslında durum bundan ibaret. Arkamızdan hoş anılar, güzel hatıralar bırakmak kadar güzeli var mı ki dünyada?
Mutsuzluğu boş vakit, bol para, konforlu bir yaşam tarzı ve her türlü imkâna sahip şehirlerde yaşamak gibi nedenlere bağlayan insanlar var. Aslında haksız değiller, evet bu saydıklarımız insana mutluluk veriyor gibi görünebilir pek tabii. Lakin emin olalım ki; burada sayılanlardan hiçbiri de insana kayıtsız şartsız mutluluk getirmez. Yerine göre dağın başında bir köyde, ailesi ve sevdikleriyle, bolca oksijen içerisinde yaşayan sağlıklı bir insan, burada sayılanlardan birçoğuna sahip olmasa dahi mutlu bir hayat sürebilir. Neyleyeyim zenginliği, harcayacak sağlığım olmayınca diye bir söz vardır. Evet; kuru kuruya zengin olmak, boş vakte sahip olmak ve güzel şehirlerde yaşamak; insana mutluluk vermez, hep bir yerlerde bazı şeyler eksik kalır. Ne yazık ki hayatın kuralı böyledir.
ELDE ETTİKLERİMİZ BİZE Mİ AİT?
Bazen şöyle bir düşünürüm; insan bugünkü üstünlüğüne güvenerek zaman zaman olmadık hatalar yapabiliyor veya istenmeyen davranışlar sergileyebiliyor. Ancak olayın özüne bakıldığında tam olarak öyle değil. Bir gün önce sahip olunan bir varlığa, bir gün sonra uzaktan bakabilir insan. Ya da bir saat önce sağlıklı bir şekilde yaşarken, birkaç saat sonra hayatta bile olmayabilir. Bu ve buna benzer durumlar saymakla bitmez. Bu nedenle; hayatı yaşarken, aynı Peygamber Efendimiz’in Hadisi Şeriflerinde bahsettiği gibi; “bugün ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmamız” gerektiği prensibini göz önünde tutmak gerekir. Bugünün insanı pek de bu düstura göre hareket etmiyor gibi görünebilir ama konunun özünü anlatan bir cümle isterseniz de aslında başka söz aramaya gerek yoktur. Bir dahaki yazımıza kadar, sevgiyle kalın ve mutluluklar hep sizinle olsun.
BUGÜNLERDE SEVDİĞİM SÖZLERDEN
“Kendinin ne olduğunu bilen insan; bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez.”
İbn-i Sina