İnsan ve Güven Kavramı
Güven kelimesi, Türk Dil Kurumu’na göre; ‘’ korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat’’ anlamlarına gelmektedir. Ayrıca günümüzde insanların ihtiyacının olduğu en önemli duyulardan da bir tanesidir.
Peki, bu kadar ihtiyaç duyulmasına rağmen, toplumda insanların en fazla eksikliğini hissettiği bir duygu olmasının nedenlerine şöyle bir göz atalım mı? Bir defa insanlık artık birbirine güvenmiyor, zaten güven de vermiyor.
Güven, insanın yüreğinden gelen en sağlam hislerden bir tanesidir. İnsanı insan yapan, insanı insana sımsıkı bağlayan bir duygudur. En sarsılmaz, en güçlü ilişkilerin temelinde güvenmek yatar. İnsanlar insanlara, devletlerine, ülkelerine, akrabalarına, arkadaşlarına, sevdiklerine güvenmek isterler.
Güven duygusu olmazsa, kimsenin kimseyle sağlıklı bir iletişimi, sapasağlam ilişkileri, arkadaşlıkları olabilir mi? Bir düşünün, zerre kadar güvenmediğiniz bir insana, bırakın arkadaşlığınızı, sevginizi; bir miktar paranızı, evinizi, arabanızı, sahip olduğunuz tüm değerleri teslim edebilir misiniz? Uzun bir yolculuğa çıkarken, çiçekleriniz ölmesin diye evinizin anahtarını teslim ettiğiniz komşunuza güvenmeseydiniz, siz yokken evinize adım atmasına izin verir miydiniz hiç? İşte bu duygunun varlığı, insanı insan yapar. İnsan, karşı tarafa güven verebildiği kadar sevilir, güvendiği kadar mutlu olur.
Bugün gençlerimizin en fazla eksikliğini hissettiği duyguların başında geliyor güven. Bu gençler, arkadaşlarına güvenmiyor, okulda hocalarına ve en yakınındakilere güvenmiyor, aile ve akrabalarına güvenmiyor. Çünkü güven duygusunu hissedecekleri bir ortamda yaşamıyor. İnsanın insana kazık attığı, arkasını döner dönmez birbirini sattığı ve dedikodusunu yapmaya başladığı bir çevreden geliyor. Evde bile, annesi babasından gizli bir şekilde alışveriş yapıp, babasının istemediği arkadaş ya da komşuları ile görüşüyorsa, bu çocuk daha ev ortamında insana güvenmemeyi öğreniyor. Akabinde, okul ortamındaki samimiyetsiz ilişkiler ve hocalarının kendisine ve arkadaşlarına olan eksik ve aksak iletişim biçimi nedeniyle, hocalarına, arkadaşlarına, hatta okuluna dahi güvenmemeyi öğreniyor.
Artık gençlerin en popüler iletişim kurma biçimi olan sosyal medya da öldürüyor güven duygusunu. Sanal ortamda karşılaştığı sahte maskeler ve yalan hislerle, güven duyguları erozyona uğrayan gençlerimiz, karşısına neyin çıkacağının bir adım sonrasını bile kestiremeden yaşıyor ve gündelik koşuşturmacalar arasında kaybolup gidiyor. Bir gün sonrasının bile nasıl şekilleneceğinden emin olmayan bir insandan, karşı tarafa güven vermesini de, muhatabına güvenmesini de bekleyemezsiniz.
Bir insanın, rahat ve mutlu bir hayat sürebilmesi için güvenilir bir ortamda, güvenilir insanlarla beraber olması şarttır. Bir saat sonrasını bile kestiremeyen birisi, geleceğine dair endişeler yaşamaktan önünü göremeyecek, bugünü ve geleceği adına sağlıklı kararlar alamayacaktır. Devletler dahi tam olarak bu nedenle, vatandaşına ilk etapta güvenilir bir yaşantı vaat ederler. Gelecek endişeleri olmasın, bugünlerini çok daha sağlıklı ve verimli yaşasınlar diye kurallar koyar, ülkede düzen ve intizam sağlama yoluna giderler. Çünkü güvenin olmadığı bir yeri, aklınıza gelebilecek her türlü şer insanlar ve kötü duygular doldurabilir.
Bugün toplumda mutlu bir şekilde yaşamak istiyorsak; birbirimizle sarsılmaz ve tamamen güvene dayalı ilişkiler kurmak, insanı arkasından vurmamak, çevremizden beklediğimiz güvenin aynı miktarını hatta daha fazlasını çevremize vermek ve toplumsal kurallara ziyadesiyle riayet etmek durumundayız. Aksi halde, güvenin olmadığı ortamlarda kaybolup gitmek, ne bizlere, ne de muhatap olduğumuz insanlara bir gram bile mutluluk ve kazanç sağlamayacaktır.