Biz insanlar, hayatta her işimizi çeşitli ortamlarda kurduğumuz iletişim biçimleri ve diyaloglar yoluyla gerçekleştiririz. Bu durum; tarihin en eski dönemlerinden bu yana da böyledir. Öyle ki; iletişimsiz bir hayat düşünülemez.
Hayatta tüm canlılar bir şeylerle iletişim ve etkileşim halinde yaşar. Bir bitkiden tutun hayvanlara; hayvanlardan tutun da insanlara kadar tüm canlılar birbirleriyle ya da kendilerinden başka canlılar ile etkileşim halinde değil midir?
İletişim ve etkileşim; en çok da insanların kullanmış olduğu diyalog yöntemlerinden biridir. İnsanlar, birbiriyle olduğu gibi, kendileriyle de bir iletişim halindedir. Hem de günün her dakikası. Peki, bu nasıl gerçekleşiyor? Elbette tüm duygu, düşünce ve hisleriyle. Yeri gelince kendiyle dahi konuşur insan. Yaptığı bir hareketin doğruluğu ya da yanlışlığını sorgular. Ya da bir insan hakkında yargıya ulaşırken; kendi deneyimlerinden ve hissettiklerinden yararlanır.
Bir de samimiyet duyguları vardır. Aslında en çok ihtiyacımız olan ama kullanırken en çok hata yaptığımız duygusal iletişim yöntemimiz olan samimiyet. Kimi insan haddinden fazlasını kullanırken, kimi de son derece eksik şekilde kullanır, yani samimiyetsizdir.
SAMİMİYET LAUBALİLİK DEMEK MİDİR?
Elbette samimiyet ve laubalilik aynı şeyler değildir. Toplumda çoğu insan tarafından birbirine karıştırılan ve ilişkilerde dozu ayarlanamayan bu iki duygu arasında çok ince bir çizgi vardır. Yani bir öncesi samimiyet iken; bir adım sonrası laubalilik düzeyine varabilir ilişkilerde.
Bizleri en çok meşgul eden soruların başında; “insanlarla iletişim kurarken samimiyet düzeyini nasıl doğru ayarlamalıyım” gelir. Özellikle bilgi, kültür ve eğitim düzeyi görece daha düşük insanların diğer insanlara hitap ediş şekli dahi rahatsızlık uyandıracak derecede kaba ve laubali olabilir. Ya da haddinden fazla samimiyet duyguları ön plana çıkarılarak; muhatap olunan kişinin zihninde; “hayırdır, nereden geliyor bu samimiyet. Kırk yıllık dostun gibi davranıyorsun” hissiyatı uyandırabilir.
Bütün bu duygu ve düşünce karmaşasının önüne tek bir şey geçebilir. O da ilişkilerde gerçek samimiyet ve yapmacık olmaktan uzak bir şekilde davranış biçimine sahip olmak.
HİÇ TANIMADIĞIMIZ İNSANA HİTAP ETMEK
Bir de ilk kez tanıştığınız bir insanın, size hitap ediş şekillerinde yaşanan sorunlar vardır. Birçok insan, kendinden büyük bir erkeğe hiç tanımadığı halde “dayı” kelimesiyle hitap eder ve bu hitap biçimi aslında çok da hoş karşılanmayan hitap biçimlerinden biridir.
Yine aynı şekilde tanımadığı bir hanımefendiye “hanım abla ya da bacım” diye hitap edilmesi de insanlar tarafından hoş karşılanmayan bir iletişim biçimidir.
PEKİ, NE YAPMALI?
Toplumsal iletişimde izlenecek en doğru yöntemlerden biri; herkesin rahatlıkla kullanacağı ve kendisine hitap edildiğinde duymaktan rahatsız olmayacağı biçimde kelimeler kullanmaktır. Bu kelimeler; “hanımefendi, beyefendi” kıvamında bir naifliğe sahip olabildiği gibi, “abla, abi, amca, teyze” dozunda biraz samimi biraz resmi bir iletişim şekli de olabilir.
Yeter ki karşılıklı iletişimde iyi niyet hâkim olsun. Bunun dışında hepsi olur gider. Sorunsuz bir şekilde anlaşmak ve iletişim kurmak; herkesin başarabileceği bir durumdur. Sevgiyle kalın.