Bugün toplumda almış başını gidiyor duyarsız, düşüncesiz ve kendisinden başkasının hakkına saygısı olmayan insanlar. Adeta günlük hayatımızın her anında varlar ve nereye gitsek karşımıza çıkıyorlar. Aslında biz çoğaltıyoruz sayılarını, yaptıklarını hoş görerek, tepki göstermeyerek ve onları o halleriyle kabullenerek.
Arabanızı park edersiniz, bir bakmışsınız sizin giriş çıkışınızı zorlayacak şekilde arkanıza ya da önünüze park etmişler. Aynı apartmanda oturduğunuz komşunuzdur bazen, olmadık saatlerde gürültü yapar, üstten sofra çırpar, ya da evinizi sigara dumanına boğar. Bazen de iş arkadaşlarınızdır, size gün içinde türlü sıkıntıyı yaşatabilecek potansiyele sahiplerdir. Bu tipler, bazen de tedavi olmak için gittiğiniz hastanelerde karşınıza çıkarlar, sizin sıranızın önüne geçmeye çalışır ya da doktoru gereksiz yere oyalayarak sizin işinizin gecikmesine neden olurlar. Bu örnekler bitmez tükenmez. Bazen markette, bazen okulda, bazen iş yerinde derken, hayatımızın her alanında ve her döneminde mutlaka karşılaşabileceğimiz insan tiplerinden başlıcalar olarak göze çarparlar.
Bir de bütün bunlara rağmen, duyarlı, ince düşünceli ve nahif insanlar da vardır. Onlar kendilerine düşen ne varsa, eksiksiz bir şekilde yapmaya çalışır, kimsenin hakkını gasp etmeden, kendilerine düşen paya riayet ederler ve hiç kimsenin hayatına müdahil olmazlar. Yani kısacası, bu tip insanlar sanki diğer insanların işlerini kolaylaştırmak, onları mutlu etmek ve toplumsal bazda iyilik ve güzellikleri yaymak için yaşarlar. Bir düşünsenize, ya onlar da olmasalardı? Hep yukarıda saydığımız olumsuzluklara sahip olan insanlarla yaşıyor olsaydık? Geçer miydi günler, anlayabilir miydik hayatın güzel yanlarının lezzetini?
Allah çevremizden iyi insanları eksik etmesin. Son dönemde artık insanlar tamamen maddesel düşünen, kendi menfaatleri doğrultusunda yaşayan ve kendilerinden başkasını düşünmeden yaşayan, bencil varlıklar haline evrildiler, hem de görülmemiş bir değişim hızıyla. Eski dönemlerde bizi biz yapan birlikte yaşama kültürümüz ve kendimizden başka insanlara verdiğimiz değer ve toplumsal ahlak kuralları, adeta unutulup gitti. Herkesin dilinde bir “ben” kelimesi var ki; “biz” olabilmenin önündeki en büyük engellerden biri oldu artık. İnsanlar kendilerini düşünmekten, toplumun temel değerlerine git gide yabancılaştı.
İşte bütün bunların gelecek nesilleri de etkisi altına almaması adına, toplumsal değerlerimizin ve kültürel yapımızın daha fazla yozlaşmaması ve erozyona uğramaması adına, duyarlı insanlarımıza çok ihtiyacımız var. Bu duyarlılık yalnızca insani anlamda değil, toplumsal anlamda da gerçekleşmeli, toplumumuzun temel değerlerine de karşılıksız saygı duyulabilmeli. İnsan bozulursa, toplum bozulur. Toplum bozulursa, gelecek nesillerin toplumsal değerlere ulaşması ve ihyası bir daha mümkün olmaz. Olsa bile, doğru bilinen yanlışlar ortaya çıkar ve insanlar yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Bu da toplumsal ve kültürel mirasımızın hızlı bir şekilde yok olması anlamına gelecektir. Bu düşünceler ışığında, siz değerli okuyucularımı en derin sevgi, saygı ve muhabbet duygularımla selamlar, hürmetlerimi sunarım.