Bir garip kuş misali, insan da hayat yolculuğundan gelip geçer. Bu düzen yüzlerce, hatta insanlığın atası ilk insan Hz. Âdem’den bu yana böyle kurulmuş. Dünyaya gelen her insan, kendisine çizilen rota dâhilinde, üzerine düşen rolü oynamış ve bu diyardan almış başını gitmiş
Bizim durumumuz sanki çok mu farklı olacak? Biz de üzerimize düşen görevleri yerine getiriyor, bize yazılan senaryodaki rolümüzü oynuyor ve son noktayı koyacağımız ve bu diyarı terk eyleyip, gideceğimiz günü bekliyoruz. İşte burada asıl önemli olan konu şu; biz gideriz adımız kalır, ancak adımız nasıl bir hatıra bırakır insanların hafızalarında? Allah hepimizi anılarıyla, güzel bir şekilde yâd edilenlerden eylesin.
Bugün hepimizin farklı farklı telaşeleri var, hedefleri, özlemleri, hasretleri var. Her insan bir amaca ulaşmak için çabalıyor ve bunun için karşısına çıkan engelleri bir bir aşmaya çalışıyor. Hakkıyla çalışıp, yerine getirilmesi gereken görevleri tam anlamıyla yerine getirenler kazanıyor, ideal bir şekilde çalışmayanlar ise hayatta istedikleri mertebelere belki de ulaşamadan göçüp gidiyor.
Bizler ölümlüyüz. Bunu bilerek yaşamak, buna göre çalışmak zorundayız. Hem kime kalmış ki bu fani dünya, bize kalsın. Her gelen böyle düşündü aslında, sanki hiç ölmeyecekmişçesine dünya hırsıyla gezdi, dünyalık işlerin peşinden koştu.
Bu konuda büyük şair Yunus Emre şöyle söyler;
“Sular hep aktı geçti,
Kurudu vakti geçti,
Nice Han, Nice Sultan,
Tahtı bıraktı geçti,
Dünya bir penceredir,
Her gelen baktı geçti…
İşte böyle, gerçekten de bu dünya bir pencere gibi dostlar. Her insan büyük bir hevesle dört elle sarılıyor dünyanın işlerine. Ama öyle, ama böyle çalışıp, çabalıyor. Lakin günün birinde o zamanı geldiğinde, ya dünyasını değiştiriyor, ya da kendinden sonra gelen halefine bırakıyor o çok sevdiği makamını, mevkisini.
Her şeye rağmen, her koşulda ve her zaman önemli olan ise; insanın işini son derece iyi yaparak, bu dünyaya güzel eserler bırakabilmesi, iyilik ve güzelliklerle anılabilen bir insan olabilmesidir. Konunun özünü de aslında bu duygu ve düşünceler oluşturmaktadır.
İyilik, güzellik, hoş düşünceler olmazsa insanlar arasında, zaten gerisi boştur. Önemli olan insanların gönüllerine girebilmektir. Gönüller yıkmak ise en kolay olanıdır. Önemli olan zoru başarabilmektir.
Yukarıda bahsetmek istediğim konuya yine Yunus Emre’nin bir dörtlüğüyle örnek vereceğim;
“Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil.”
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımız ışığında; ey dostlar, sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz. Her zaman olgun ve kâmil insanlardan olabilmek dileğiyle. Sizleri sevgiyle selamlıyorum.