BU DAĞ NE KARLAR GÖRDÜ
Başlıkta atıfta bulunduğumuz deyim, aslında bizi bugünlerde anlatan en güzel sözlerden bir tanesi. Biz Türk Milleti; binlerce yıllık devlet geleneğimiz ve kökümüzün uzandığı mazinin en derinlerinden bu yana, her zaman büyük sorunlarla boğuşmuş ve bunları alt ede ede bugünlere gelmiş köklü bir milletiz. Aynı zamanda bir o kadar da, güçlü, sağlam karakterli ve asker ruhlu da bir milletiz. Bizi yıkmaya çalışan her türlü kötü niyetli düşmana karşı, bir yolunu bulup her zaman zafere ulaşmış bir millet olmasak, bizimle bu kadar uğraşır mıydı küffarın oğlu?
Evet, bugünlerde hepimizin diline pelesenk olan meseleden bahsediyorum, doğru anladınız. Şu an etkisini yoğun olarak hissettiğimiz kur savaşları bizi bu dönemde oldukça zorlayacak gibi görünüyor. Buna bir sözümüz yok. Lakin bizler zaten zorluklar yaşayarak başarıya ulaşan bir milletiz dedik ya makalemizin başında da. Cenab-ı Allah’ın yüce kitabımız Kur’an- ı Kerim’de bizlere bir uyarısı vardır; “şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” (İnşirah Suresi) şeklinde. Bizler bu uyarıyı yok sayarak mı hareket edeceğiz? Elbette biliyoruz her karanlığın ardında bir aydınlık yatar ve güneş; gecenin en karanlık olduğu anlardan sonra doğar. Bu nedenle biz de aynı şekilde ümitlerimizi sonuna kadar diri tutacak ve ülkemiz ve milletimiz adına çalışmaya devam edeceğiz.
Bizim diğer ülkeler ve milletlerin olduğu gibi pes edip, sahayı rakiplerimize bırakacağımızı zannedenler; çok fena yanılıyor dostlar. Çünkü biz Türk Milletiyiz. Biz ki; yüce dinimiz İslam’ın yüz yıllardır bizlere emrettiği kural ve kaidelere az ya da çok fark etmeden uyarak yaşamaya çalışan, gönlündeki imanla neleri başarabileceğini yüzlerce yıldır fetihlerle, cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki kurtuluş mücadelesi dolu savaşlarla ve son yüz yılda her badirede olduğu gibi göğsündeki imanla 15 Temmuz 2016 yılındaki en son yaşadığımız alçakça yapılmaya çalışılan darbe sürecinde de nasıl bir millet olduğunu dünyaya ispat etmiş, yüce bir milletiz. Bizi öldürmeyen darbenin bizi nasıl güçlendirdiğini gören ve bizi zayıf noktalarımızdan vurmaya çalışan küffarın oğlu; bu defa da bizleri ekonomik darbe ile korkutmaya çalışıyor.
Allah’ın izniyle yılmayacağız, pes etmeyeceğiz ve meydanı çakallara bırakmayacağız. Biz ki; nice zorluklara göğüs germiş bir milletiz. Bakınız; bizi en iyi anlatacak olan mısraları; Mehmet Akif ERSOY’un eşsiz eseri olan İstiklal Marşı’mızdan örneklendirmek istiyorum;
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın… Kim bilir, belki yarın… Belki yarından da yakın.
İşte M. Akif ERSOY’un da söylediği gibi, biz öyle bir milletiz ki; “medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavarın dayatmalarıyla, döviz kuru oyunlarıyla, darbe girişimleriyle hiçbir tehdide ve hiçbir zorlamaya boyun eğmeyiz, gelecek nesillerimizi de eğdirmeyiz. Biz ki; en zayıf olduğumuz, “işte Türkler bittiler” dedikleri dönemlerde dahi küllerimizden doğmuş, bu dünyaya adalet ve merhamet dağıtmayı sürdürmüş ve bugünlere gelmiş bir milletiz.
Bugünler elbet geçecek ve bizler geriye dönüp baktığımızda; yine başarıyla savuşturduğumuz, aptalca bir darbe girişimini göreceğiz tarihin tozlu raflarında.
Bizim bu kritik dönemde ilk önce devletimize ve milletimize sahip çıkmanın çeşitli yollarını aramamız gerekiyor. Bu da bugün için ekonomik anlamda önlemler almak ve ayağını yorganına göre uzatmakla mümkün olacak gibi görünüyor.
Daha az gösteriş, daha şatafat, daha az lüks hayata adapte olmalıyız. Gereksiz yapılan harcamalardan ve yerlisi varken yabancısını kullandığımız eşyalardan da vazgeçmemiz gerekiyor. Yerli markalarımızı kullanarak, paramızın dışarı kaçmasını engellememiz gerekiyor. Bundan böyle kısa mesafelerde araç kullanımını azaltmak, elbise alışverişlerinde pahalı yabancı markalar yerine yerli ürünleri tercih etmek, yabancı menşeli restoran zincirleri yerine mahallemizin lokantalarını tercih etmek, elektronik eşya değiştirme sıklığını yeniden gözden geçirmek ve yapabileceğimiz tasarrufları elimizden geldiğince fazlasıyla yapmak zorunda olduğumuz günlerde yaşıyoruz.
Bizler Türk Milleti olarak; Sayın Cumhurbaşkanımızın da sıklıkla söylediği gibi, “bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.” Bugünlerde güçlü olabilmenin ve ayakta kalabilmenin yegâne şartlarından biri de budur. Hepinizi sevgiyle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum.
(Bir hatırlatma: Siz değerli okurlarımı, 16 Ağustos 2018 Perşembe akşamı saat 21.00’de canlı yayın konuğu olacağım şehrimizin kanalı olan Kanal 3 ekranları başında olmaya davet ediyorum.)