Milyarlarca yazı, milyonlarca makale, yüzbinlerce kitap, makale, broşür, takvim yaprakları sırf birileri okusun, istifade etsin diye yazılıyor. Çoğumuzun sayfalarını dahi açmadığımız kitaplıklarda ciltlerle eserimiz, birçoğumuzun dikkatini dahi çekmediği saatli maarif veya diyanet takvimimiz vardır. Basılı yayın organlarında iri puntolu haberlere şöyle bir göz gezdirir geçeriz. Ama binbir emek ve göz nuru ile insanların faydasına sunulan köşe yazılarına, makalelere anlamak nazarıyla bakmayız bile…
İman edip inandığımız dinimiz bize ilk önce okumayı emrediyor. İnsana yazmak için kalem anlamak için de akıl ve idraki verdiğini beyan buyuruyor. Toplum olarak bunun bilincine varıp okuduğumuz zaman bilimde, ahlakta, teknolojide, çağlar ötesinde sırları çözülemeyen köprüler, camiler, matematik, cebir, kimya ve diğer bilim alanlarında eserler ortaya koymuşuz. Biz bu alanlardan uzaklaştıkça, batı okumaya ve bizim terk ettiğimiz alanları kullanarak medeniyetin kaderini yönlendirmeye çalışarak bize üstünlük sağlamaya çalışmıştır.
Okunmak ve anlaşılmak için gönderilen bütün kitapların anası olan yüce kitabımız Kuran, lafzen çok okunmakla beraber mana ve anlam itibariyle çok az okunup anlaşılabilmektedir. Asırlarca okunup anlaşılabildiğinde medeniyet kurup dünyaya örnek olan ecdadımız son iki-üç asırdır bu anlayışını zayıflattığı için gerileme ve çöküş dönemine girmiş; milyonlarca kilometrekarelik hükümran olunan topraklarımız bir bir elden çıkmıştır. Düşmanın hedefi Türklük ve İslamiyeti Anadolu’dan da silmektir.
Tam da bu noktaya yaklaşmışken buna DUR diyen kahraman millet evlatları sahneye çıkmıştır. Mustafa Kemal öncülüğünde başlatılan milli mücadele, Sevr’i parçalamış, Anadolu’nun Türk-İslam yurdu olduğunu dünyaya haykırmıştır. Unutulmaması gerek bir gerçek vardır ki o da şudur; Türkiye ve Anadolu düşerse İslam alemi hepten başsız kalır. Kadim İslam aleminin bayraktarı ve sancaktarı Türkiye’dir. İşte Milli Mücadelenin hemen akabinde Mustafa Kemal’in Kuranı okuma ve anlama konusundaki girişimlerini bu manada değerlendirmek gerekiyor. Hasan Basri Çantay’a, Mehmet Akif Ersoy’a, Elmalılı Hamdi Yazır’a Kuran meal ve tefsiri yazma görevi vermesi her türlü takdire şayan olmuştur. Keza hemşehrimiz Kamil Miras’a, Sahihi Buhari’yi tercüme ettirmesini de unutmamak gerekir.
Lafzen binlerce hatim yerine on kere meal, beş defa tefsir okumanın daha faydalı olacağı aşikardır. Okumuyoruz, anlamıyoruz, bunları yapmayınca da ne kendimize ne de başkalarına faydamız olamıyor. Aşağılık duygusuyla bize dikte ettirilmeye çalışılan batıyı taklide yönelmemiz, yani düşmanımıza hayranlıkla bakmamız ne kadar vahim? Hiç dikkatimizi çekmeyen bir takvim yaprağını okusaydık bakın neler öğrenirdik.
GÜZEL GİYİNME!
“Allahu Teala, insanlara giyinip kuşanıp süslenecek elbiseler ihsan etti. Böylece insanlar elbise sayesinde hem soğuk ve sıcaktan hem de çıplaklığın getireceği kötülüklerden korunmaya başkalarının görmesi caiz olmayan yerlerini örtmeye, hatta süslenmeye imkan buldular. Giyinmek, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren medeni olmanın gereği sayıldı.
Peygamber Efendimiz bazen ashabın erkek ve kadınlarının giysi diktikleri kumaşın cinsine elbiselerin şekline ve rengine, giyim kuşam tarzına müdahale ederdi. Bunun sebebi, toplumun yanlışlara yönelmesine engel olmak, gayri Müslimlere benzemekten sakındırmaktı. Güzelce giyinme insanın aynı zamanda kendisine de saygı duyması demektir. Giyimde ölçülü olmalı, insanları rahatsız edecek bakış, his ve duygularını bozacak şekilde giyim tercihi kibrin, gururun, şehvetin başkalarına üstünlük taslamanın vasıtası olarak kullanılmamalıdır.”
SANKİ YEDİM CAMİİ
Keçecizade Hayrettin Efendi orta halli bir esnaftır. Büyük camileri görüp imrenir. (Allah’ın mescitlerini sağlam imanlı, dosdoğru namaz kılan, zekat veren ve sadece Allah’tan korkanlar iman eder. İşte onların doğru yolu bulmaları umulur.) ayetindeki müjdeye nail olmak için cami yaptırmaya niyetlenir. Yemediği halde sanki yedim niyetiyle 20 yıl para biriktirerek küçük bir camii yaptırır ve arzusuna nail olur. İstanbul Fatih Kırbacı sokağındaki bu cami Sanki Yedim Camii olarak anılmaktadır. İhlaslı kişiler sonuca ulaşamasa bile niyetinin sevabını almış olur.
Okuyarak, anlayarak, selamlaşarak gönülden köprüler kurup esenliğin kapısını açalım. (Diyanet Takvimi, 31 Ağustos 2022)