Aşık Korkmaz’ın Tefekkür Penceresi adlı kitabından bir alıntıyla konuya girmenin faydalı olacağını umuyorum.
“Bir annenin çocuğu olduktan tam yedi sene sonra, seher vaktinde kendisi ve çocuğu ile ilgili çok güzel bir rüya görüyor. Rüyanın tesiriyle bir muhterem zata giderek gördüklerini anlatma ihtiyacı hissediyor.
(Hocam, çocuğum yedi yaşına geldi, kendimle ve onunla ilgili çok güzel bir rüya gördüm, çocuğum şu anda yedi yaşında. Onun terbiye edilmesinde geciktim mi?)
Takva ehli muhterem;
- Hanımefendi geç kalmışsınız ama çok da geç sayılmaz. Çocuğun terbiyesi ana rahmine düştükten sonra başlar. Annenin abdest alıp namaz kılması, Kur’an okuması, helâl lokmalarla beslenmesi, konuşmaya başladığında Allah C.C.’ı, Peygamber efendimiz anıldığında salavatı öğrenmesi gerekir. Asla ve kesinlikle yalan söylememesi gerektiğini anlatmalıdır. Haram ve helal konusu, abdest, namaz, Kur’an öğretilmeli, tatlı dilli ve güler yüzlü olunması, yardımlaşmaya önem verilmesi anlatılmalıdır.
Bu güzellikleri yaşayıp, yaşatabilseydik, nesillere aktarabilseydik Türk – İslam medeniyetinin muhteşemliği gözlerimizi kamaştırırdı. Gelin görün ki manzara maalesef yürek sızlatıyor. Yalan, hırsızlık, kapkaç, nitelikli dolandırıcılık, ırz ve namusa yönelik saldırılar, kadına veya erkeğe şiddet, kumar, içki, israf hiç olmaması gereken toplumlarda kol geziyor. Her şeye rağmen geç kalmışız diye hayıflanmadan ipin ucundan tutulabileceğini görerek besmele ile yeniden başlayabiliriz.
Koyacağımız hedef net; gerçekleştirecek Ana – Baba – Öğretmen – İmam – Müezzin ve de Devlet buna yönelmezse çabalar kadük kalır.
Ülkemizde dini ve milli eğitim hedefleri net ve sarih değildir. Problemsiz insan yetiştirme saikiyle korkak – ürkek nesiller yüzeysel eğitimlerin sonucunda çoğalmıştır. Bu eğitimi alamayanlar; Allah’a inanalım, ama ibadete mesafeli olalım, takliden iman edelim ama derinliğine inancımızı öğrenip yaşamayalım moduyla hep işin kolayına kaçmaya çalışmışlardır. Bu boşlukları da Tanrıtanımazlık, ibadetsizlik, ahiret inancı zayıflığını içeren DEİZM safsatalarıyla doldurmaya çalışmak hiç bir Müslüman’ı tatmin edemez.
Din ile mutluluk arasında önemli ilişkiler vardır. Din sayesinde çocuklar mutluluğu kabul etmeye başlar. Öğrettiğimiz inanç, hayat prensibi haline gelirse çocuk çevresine de pozitif enerji yansıtacaktır. Hem kendini hem de çevresini mutluluğa taşıyacaktır.
- Edep, milli ve dini eğitimin olmazsa olmazıdır.
- Kendisine ve başkasına hizmet etmenin hazzı öğretilmelidir.
- Çocukların önüne rol model olarak önce kendimiz, daha sonra da Türk – İslam büyüklerini koymalıyız.
- İlmi gerçeklerle yüzleşmiş kıssalar, menkıbeler, hikayelerle çocukların vicdanı şekillenmelidir.
- Okuma teşvik edilirken her kitap değil; faydalı olanlar tercih edilmelidir.
- Yapılan iyi ve güzel davranışlar, ölçülü olarak mükafatlandırılmalıdır.
- Çok sözden daha tesirlisinin örnek yaşantımız olduğunu unutmamalıyız.
- Başarılı eğitim – öğretim modelleri güncellenerek tatbik edilmelidir.
- Tıp, Fen, Teknoloji ilimlerini derinlemesine bilenler sağlıklı din ve milli eğitimi de verebilirler. Asımın nesli ancak böyle bulunabilir.