İnsan maddi ve manevi huzurunu, yaratılışına uygun olarak temin etmek ve geliştirerek yüceltmek milli ekonominin temel görevidir. Dolayısıyla milli ekonomi, kültürel bir atmosferde doğar, maddi gelişmeyi, kültürel yaşamın gelişiminde kullanır. Toplumda kültürel olgunluğa eriştiği zaman milli ekonomiyi yaşam biçimine dönüştürür.
Cahiliye Arapların sömürücü düzeninin, Asrı saadet dönemine dönüşmesi ve Fatihin fetih öncesi toplumu hazır hale getiren kültürel olgu, milli ekonomiyi oluşturması gibi. Bardağı yıkamadan temiz su doldurulamaz. Liberal kültür ortamında da milli ekonomi oluşmaz, demek ki liberal kültürün bütün tortuları ayıklanmalıdır.
Günümüzdeki milli ve islami ekonomik çalışmalar, daha çok liberalizmi onarma ve güncelleme şeklindedir. Toplumlar, kültürel değişimi sağlayamadığı müddetçe başarılı sonuçlar hayal olmaktadır. Meşhur olan klasik iktisat, kaynakların yeryüzüne adaletli dağıtılmadığını öne sürmektedir. Oysa Cenab-ı Mevla, kaynakları yeryüzüne dengeli bir biçimde dağıtmıştır. İnsanları da kabile kabile yaratmış ve birbirleriyle tanışmalarını, kaynaşmalarını murad etmiştir. İnsanların en üstününün, Allah`tan en çok korkan ve yasaklarından sakınan olduğunu ( Hucurat 13) beyan etmiştir.
Batı iktisadında ücret, (iş az, işçi bol) esasıyla belirlenmektedir. İş gücü arzı çok olunca insanlar işsiz bırakılmakta, patronlar üretmeden paradan para kazanma usulünü benimser olurlar. Bu usulde işçi ücretleri düşük oluşmaktadır.
İslam iktisadında ise, ücretler kişinin hane halkı ile birlikte aile mutluluğu içinde yaşamasını sağlayabilecek sosyal, kültürel konumun koruyacak düzeyde olmalıdır.
Çoğumuzun bilmediği, bilenlerimizin de hatırından çabucak çıkan bir ücretlendirme sistemine bir göz atalım: Atatürk’ün ülkemize kazandırdığı Türkiye Demir Çelik (KARADEMİR) fabrikalarında çalışan işçi üretenlerinin tayini (Osmanlı izlerine benzer şekilde) şöyle yapılırdı : işçiye maaş bedeli olarak 12 mm lik yarım ton inşaat demiri bedel verilir. Yüksek fırında çalışanlar 15 dakika çalışır, soğuk suyla duş alır yarım saat dinlenirdi. Sekiz saati bu şekilde tamamlayan işçilere normalin iki katı ücret ödenirdi. Tüm işçiler yılda iki ton ceviz kok kömür ikramiye alırlardı. İşçilere lojman ve ailelerine ücretsiz muayene imkanları sağlanırdı. Çalışan tüm işçi ve aileleri sosyal yaşam şemsiyesi altındaydı .
1995’te ÖZELLEŞTİRMEYLE her şey yok oldu. Bugün ABD’nin ortak olduğu fabrikada işçiler düşük ücretlerle, ve sosyal imkansızlıklarla çalışmakta dır.
Batı ekonomisinde insan Home ekonomist olarak tanımlanır. Bu çıkarcı yaklaşım insani ve islami değildir. Kapitalist sistem bu esasa göre şekillenmiştir.
Dünyanın üçte ikisi kapitalist sistemle yönetilmekte, işçinin emeği çalınmaktadır. Milli ekonomi, milli kültürden doğar. Helal süt emmiş sözü, milli ekonominin milli kültüründen geldiğinin delilidir. Allah insanlara yardımlaşma ve dayanışma duygusunu vermiştir. İnsan özünü terk etmedikçe, yaratılışında yardımsever ve şefkatlidir. Bu insanı yücelten ve onore eden bir haslettir.
İnsanın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılamayan ekonomi milli olmaz. Ekonomi milli olmadan ülke de kalkınamaz. Haliyle millet refaha ulaşamaz.
Kaynak: aylık kaynak dergisi 1334 sayı