Tarih boyunca, yüzyıllardır hakkın hâkimiyetini sağlamak için mücadele eden Türk milleti, elbette haktan yana olmayan emperyalistlerin hasmı olmuştur. Binlerce yıllık şerefli bir tarihe mensup Türk kavimlerinin, orta doğu ve güney doğu Avrupa’ya uzanan çok önemli bir bölümü bugünkü Türki ‘ye topraklarıdır. Bugün Türkiye’nin etki alanında bulunan coğrafyada yaşayan insanlar pek çok ortak tarihi ve kültürel değerlere sahip olmasına karşılık, bin bir türlü entrika hilelerle kardeş kavgalarına tutuşturulmak, bölgemiz kan gölüne çevrilmek istenmektedir. Yöneticiler lüks ve şatafat içinde ailecek saraylarda yaşam sürdürmeyi ve de bunu devamlı kılacak tertiplerin peşinde olmuştur. Yeryüzündeki mazlumların hamisi, adaletin temininin görevi bu milletin ilkeli ve insansal davranışıdır. Bu davranış bizi daima emperyalist güçlerle karşı karşıya getirmiştir. Elbette Türk milleti tarih boyunca hakkın karşısında duranlarla çatışma halinde olacaktır. Milletimize durmadan engeller çıkarılmış olsa da milletlerin derin şükran ve bağlılık hislerini de bugünlere getirmiştir. Ancak bu sevgi ve dostluk potansiyelini Türk milletinin gönül gözüyle bakacak göz ve idrak edecek akıllı yöneticilere ihtiyaç vardır. Azerbaycan’dan başlayarak bütün Türki cumhuriyetler, Afganistan, Pakistan, ırak, Suriye, Fas Tunus, Cezayir, Mısır gibi ülkelerin Türkiye’nin olumlu davranışlarına sevinmelerini, olumsuzluklarda da üzüldüklerini anlamak gerektir. Türk milletinin daima dostu ya da daima düşmanı olmayabilir. HAK-ADALET ve insan hakları temelinde birlikte olacağımız her kesimin dostumuz; bunların aksi davranış içinde olanlarla da yolumuzun ayrılacağı inancımızın gereği ve tarihi misyonumuzun sonucudur. Türkiye’nin maddi ve manevi değerlerini kutlu hedeflerini anlamayan, inanmayan liderler ve yönetimler, Türk milletini yüksek menfaatlerine hizmet etmemiştir. Basını ABD’nin çektiği büyük Ortadoğu projesiyle dünya kan gölüne dönüştürülmüştür. ARAP BAHARI denilen kandırmacayla İslam diyarları kana büründürüldü. IŞID-DEAŞ-PYD-PKK terör örgütleriyle ülkemizi sarmala alacak girişimleri gözümüzün içine baka baka ABD desteğiyle, Rusya’nın da göz yumasıyla yapılıyor. Hakkı devre dışı bırakan, hedefsiz, istikrasız, bilime, istişareye, ehliyete, liyakat önem vermeyen, haksız, ölçüsüz, keyfi siyaset dönemi kapanmadıkça, problemler içinden çıkılmaz halde büyüyecektir. Siyasal liderlik, diktası olarak algılanmamalıdır. Artık siyasete şahsi liderlik dönemleri bitmelidir. Türkiye bir avuç insanın, para babalarının istek ve arzularına göre yönetilen skandallarla sarsılıp yönetilen değil; gerçek fazilet yönetimi ile temiz siyasetle yönetilmeye layık bir ülkedir. İhracatımız %13 artışına sevineceğimize değil ithalatımızın %50’lere varan oranda artmasına üzülmeliyiz ve düşünmeliyiz. Yeni anayasa çalışmalarına, siyasi partiler ve seçim kanunlarının hem temsilde hatasız adil olması, yönetimde de hukukun üstünlüğüne hizmet eder hale gelmesine çalışmaktan başka çare yoktur. Türkiye’mizin huzurlu mutlu güler yüzlü insanlara ihtiyacı vardır.