Siyaset, bir kişinin, bir grubun, bir milletin ya da bir devletin çıkarlarını karşı tarafa karşı savunarak kendi çıkarları gereğince çözüm üretme sanatıdır. Dünya var olduğunda insan yaratıldığında siyaset de var olmuştur. Yaratılış gayesine göre insan, iyiyi kötüden ayırabilme, iradesini kullanabilme yeteneğiyle diğer canlılardan ayrı bir yere sahiptir. Eşref-i mahlukat tabiri yalnızca insanlara aittir.
İnsanlar, iyi güzel doğruyu yaşayıp yaygınlaşması için çalışırlarsa melekler derecesine; aksini yaparlarsa da hayvanat derecesinden daha düşüğe ineceklerini hemen unutuveriyorlar.
Nitekim, Bilge Kağan’ın asırlarca önceki tespitinin de bu gönde olduğunun da unutulan uyarılar olduğundaki gibi. Ne demişti Bilge Kağan? “ Türk milleti sen çok unutkansın” Doğru mudur? El hak doğrudur. Gaznelilerin, karahanlıların, Selçukluların, Osmanlının yıkılışlarını yaşadı, Türkiye’miz de elden gitmesin. senin, benim, onun Özlüce bütün milletimizin bir davası olsun; o dava Türk milletinin varlık ve beka davasıdır. Bu davaya samimiyetle inanıp uğrunda sabırla aşkla, imanla mücadele edenler Bilge Kaplanın ikazına uyanlardır.
İnsanlık mutluluk çağını, göz kamaştıran zenginliği, adaleti, barışı kardeşliği, İslam siyasetinin uygulandığı devirde yaşamıştır. Adına rahmani siyaset denilen uygulayıcılarına zafer vadeden bu siyasetin zıddı da şeytani siyasettir. Bunun da sonu hüsrandır. İslam’ın, bütün insanlığın mutluluğunu hedef alan siyasetinden faydalanılmayan bir dünyada insan haklarından, insanların mutluluklarından bahsetmek abesle iştigaldir. Dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak İslam dininin şiarıdır. İnsanların bunun için Allaha kulluk etmeleri, yaratıcının koyduğu konulara uymaları gerekir. Bunu sağlayacak ailede baba, toplumlarda kanaat önderleri, devletlerde ise iktidardır. İnsanların mutluluğunu sağlama yolu iktidar olmaktan geçtiğine göre siyasetle uğraşmak herkes için vazgeçilmez bir görevdir. Müslüman “ İslam’da siyaset yoktur.” Deyip köşesine çekilen olamaz. Etrafındaki gelişmeleri miskin miskin seyreden biri hiç olmaz.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURUMU!
Bu günlerde Emperyalizmin ve de dünyanın merkezi diye adlandırılan Amerika’nın başşehrinde, en büyük şehri New York ta dünya devletlerinin başkanları buluşuyor. Yıllar yılı havadan su dövme misali konuşuyorlar, görüşüyorlar, birbirlerini ağırlıyorlar sanki senede bir günah çıkarıp kendi kendilerine pay biçiyorlar. Peki sonuçlar ne alemde bakalım;
- Balkanlarda huzur ve güvenlik var mı?
- Kafkaslarda ve Karadeniz de asayiş ne durumdadır?
- Çin zulmündeki Uygur Türklerinin durumları öncesine göre daha iyimdir?
- Gazze, Batı Şeria, Kudüs Siyonist zulmünden kurtulmuş mudur?
- İsraf içinde yüzen batı medeniyeti Afrika’nın açlık çeken ülkelerine yardımda cimriliğe devam mı etmektedir?
Bu ve benzeri sorulara verilecek cevaplar müspet ise birleşmiş milletler genel kurulu başarılıdır. Görüyoruz ki cevaplar negatiftir ve öyle olmaya da devam edecektir. Sebep dünya sömürgecilerinin problemleri çözme, azim, irade ve niyetleri yoktur.
Türkiye’mizin güvenliği için güneyimizde 30 km derinlikte silahlardan arındırılmış bölge istiyoruz. Tamam filan deyip düşmanımıza binlerce tır silah, araç gereç temin ettikten başka gözümüzün içine baka baka Eğitim bile veriyorlar. İşte şeytani siyasetin daniskası. ABD bunu yapıyor da Rusya farklı mı davranıyor? Hayır. O da kontrolü altındaki bölgelerden bize yapılan saldırılara göz yumuyor. “Amerika, Rusya Siyonizm’e kukla” slogan değil gerçektir. Güçlü olmamızın gerekliliği daha da gerçektir. Yiğit düştüğü yerden kalkar misali, özümüze, dinimize, tarihimize, kültürümüze, kardeşliğimize, birliğimize, vatanımıza, devletimize, bayrağımıza sahip çıkmalıyız. Aslımıza, değerlerimize dönüp ilimle, kültürle sentezleyerek, mazlumların hamisi şefkat timsali adil yüce ve muhteşem Türkiye, millet düşmanlarının korkulu rüyası olacaktır. Ne mutlu millete şefkat, düşmanlarına korku salacak mücadeleye omuz verenlere.