Ekonominin tanımını şu şekilde yapabiliriz: Sınırlı maddi ihtiyaçların, sınırlı kaynaklarla karşılanma bilim ve sanatıdır.
İnsanlığın sosyal, siyasi, kültürel, güvenlik, çevre ve ekonomik sorunları vardır. Ekonomi bunlardan yalnızca biridir. Sınırlı ihtiyaçların karşılanmasına sınırsız istek ve arzuları katarak yelpazeyi genişletirseniz, sınır tanımayan ahlak dışı vahşi kapitalizme yol açmış olursunuz. Dini imanı daha çok para, mal, kazanç olan bu sistem insani ve ahlaki olamaz. Üretim, ticaret ve tüketim üçgeni ekonominin şemasıdır.
Günümüz ekonomisi çılgınca bir tüketimi kamçılamaktadır. İnsanların hür iradelerinin ortaya çıkma şartları yok edilmiştir. Sosyal medya, haberler, reklamlar, psikolojik harekatlarla insanların kandırılması, yönlendirilmesi, korkutulması ve de tahrik edilmesi sağlanmaktadır. Reklamlarla olmayan ihtiyaçlar da varmış gibi gösterilerek tüketim ve israf ekonomisinin önü açılıyor. (Ayağını yorganına göre uzat) anlayışı, olmayan paranın kredi kartlarıyla taksitlendirilmesi sonucu terkediliyor.
Tutumlu olmak ne güzel bir erdem iken, yanlış toplumsal yargılarla cimrilikle kıyaslanarak terkettiriliyor. (Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı) deyişleri çılgın tüketim reklamları arasında kaybolup gidiyor.
Üretimin arttırılması yerine ithalata dayalı bir ekonomi anlayışı üretimi teşvik yerine neredeyse üreteni cezalandırır hale geliyor. Güçlü ekonomimiz olsa dünyadaki ufak tefek dalgalanmalardan etkilenmeyiz. Ama görünen o ki dış dünyadaki basit olaylar bizdeki döviz kurlarını hemen etkiliyor. 10 – 15 yıl önce 6 sent eden 1 Dolar bugün 1 sent bile etmiyor. İnsanlar, çalışıp üretmek yerine laptop veya cep telefonu ekranlarından döviz, altın, gümüş, borsa gibi olayları takip ederek gelir elde etme peşindeler. TL’nin dolar karşısındaki eriyişini görüyorsunuz.
İnsanlık, haksız rekabetin olmadığı, müteşebbisin, emeğin, sermayenin ve her türlü mülkiyet haklarının yasal güvence altında olduğu gerçek manada bir serbest, adaletli bir ekonomiye muhtaçtır.
Ahlak ve milli değerlerden uzaklaştırılan topluluklar, vahşi kapitalist ekonominin çarkları arasında kaybolup gider. Kaybolup gitmek istemiyorsak adaleti baz alan yeni bir uluslararası finans ve ekonomik sistemin kurulması için çalışmalıyız.
İnsanlık, ne kapitalizmden ne de komünizmden hayır görmemiştir. Herkesin hakkını alabileceği üçüncü bir ekonomik sistem vardır ve de olmalıdır.
Enflasyon, faiz, hayat pahalılığı sarmalından çıkış yolu aramak bilim adamlarımıza düşer. O kadar ekonomi profesörü var ki, bunlar ne işe yarıyorlar?
“Milli ekonominin amacı, ferde refah, müteşebbise kâr sağlamak değildir. Milli ekonomi milletin hayat müdafasına tahsis edilmiş eşyanın tümünden ibarettir.” (Aykut Edibali)
Muhteşem Türkiye Projesi, milli ekonominin gelişmesine uygun ortamı hazırlayacaktır. İnsanı, milleti, ülkeyi, devleti muasırlaştıracak böylesine yüksek ve yüce bir ülküyü esas kabul etmezsek vay halimize!
Kaynak: Bayrak Dergisi – Sayı 133