Bize bırakılan maddi ve manevi değerlerin kıymetini bilmemek gibi bir hastalığımız var. Azim ve kararlılıkla elde edilenleri kolayca elden çıkarmak, gözümüzün nuru olması gerekenleri gözden düşürmek, dillerde aktarılarak gelenleri artık dilimize almıyor olmak bizler için büyük bir kayıptır.
Kendi değerlerini her fırsatta yerden yere vuran bir millet olabilir mi? Hangi millet var ki ortak kazanımlarını birbiriyle kıyaslayıp, yarıştırmaya kalksın? Milletin bütününün hissesi bulunduğu değerleri bir kesime ait göstermek ve devamında bu değerler üzerinden düşmanlıklar üretmek ne kadar tehlikeli bir tercihtir?
Bize bırakılanları daha da yüceltmek gibi bir gayeyi terk edip ecdadımızın kazandıklarını korumayı bile başaramamak bizleri mesul etmektedir. İlerlemek, mesafe almak gerekirken hâlâ yol üstünde bekliyor olmak hepimizin ortak sorunudur. Bir trenin buhar kazanı delik olsa hareket etmediği, bir tespihin ipi kopsa dağıldığı, bir havuzun altı delinse suyu boşaldığı gibi milletin kuvvetinin, malının toplandığı maddi ve manevi hazineleri boşaltanlar milletimize en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bir millete zarar vermenin en kolay yolu o milleti eğitimsiz ve üretimsiz bırakmaktır. Cehaletten ve fakirlikten istediğiniz düşmanlığı üretebilirsiniz. Bu sayede istediğiniz gibi milleti geçmişinden koparabilirsiniz. Yine bu yolla elde edilen her şeyi kolayca harcayan mirasyedi insanlar ortaya çıkarırsınız. Gelecek nesiller mirasyedi olmasın istiyorsak artık bir şeyler yapmalıyız.