Sosyal hayatımızın huzur ve saadeti aramızdaki meşverete bağlıdır. Fikir alışverişine alışmak, problemleri beraberce çözmeyi öğrenmek, kendi başına hareket etmek yerine ortak hareket etmeyi başarabilmek hayatımızı kuvvetli ve düzenli kılacaktır. Meşveret bütün ilişki ve iletişimlerimizin içine katılması gereken bir mayadır. Bu maya dâhil edildiği her şeyi teklikten ve şahsilikten kurtarır. Bir olmanın ve birlikte karar almanın ne kadar büyük bir güç olduğunu öğretir. Ben bilirim, ben yaparım, benden başkası anlamaz gibi bencil hareketler yerine biz biliriz, biz yaparız, biz anlarız gibi ortak hareketlere alıştırır. Asr-ı Saadet zamanında hak, burhan, akıl ve meşveret hüküm sürüyordu. Şahsi olarak çok büyük kabiliyet ve yeteneklere sahip olanlar hiçbir zaman ben bilirim demiyor meşveret neticesinde ortaya çıkan fikri kabul ederek meşveret kararına uygun hareket ediyorlardı. Ben yüksek bilgi ve ilme sahibim diyerek söz üstünlüğü kurmaya çalışmıyor aksine üstün olan sözün meşveret neticesinde ortaya çıkan söz olduğuna tam itimat ediyorlardı. Bugün başta aile hayatımız olmak üzere birçok alanda meşvereti unuttuk. Sadece kendi kararlarımızla şekillenen bir hayat peşindeyiz. Kendi sözümü kabul ettirmek bizim için olmazsa olmaz bir durum. Beni dinlesinler ama ben kimseyi dinlemeyeyim yanlışından kurtulmamız gerekir. Başta aile fertlerimiz olmak üzere etrafımızdakilerin sözlerine değer vermeliyiz. Dünyanın sadece bizim etrafımızda dönmediğini fark ederek şöyle bir çevremize bakmalıyız. Kendimizi üstün görerek arka plana atmaya çalıştığımız insanları yeniden kazanmalıyız. Kısacası meşveret mayasından hayatımızın her alanına katmalı ve meşverete alışmalıyız.