Bir devlette kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. Şahıs kendi elinde topladığı kuvveti yine kendi istekleri doğrultusunda hesapsızca kullanabilir. Kanunlar önemsizleşir ve mutlak keyfilik devreye girer. Denetim, denge ve hesap verilebilirlik ortadan kalkar. Şahsi hataların neticeleri yine şahıslarca üstlenilmesi gerekirken maalesef devlete ve millete pay edilir. Devlet ve millet yapmadığı ve işlemediği şeylerle mesul olur. Merhum Ali Fuat Başgil, 1959 yılında yazdığı “Esas Teşkilat Hukuku” adlı ders kitabında şöyle diyordu: “İktidar bir elde toplanmamalıdır, bilakis hâkimiyetin birer branşını kullanan otoriteler birbirinden ayrılmalı ve birbirine karşı serbest ve muhtar (özerk) bir durum almalıdır. Bu sayede ayrılan kuvvetler birbirini tartmalı ve durdurmalıdır. Bu vaziyet hükümette itidal husule getirir. Vatandaşların hak ve hürriyetleri ancak böyle mutedil ve dengeli bir hükümette gün görür…” Merhum Başgil’in söylediği gibi vatandaşların hak ve hürriyetleri ancak mutedil ve dengeli bir hükümette gün görür. Kuvvetin şahıslarda toplandığı sistemlerde ise hak ve hürriyetler sürekli bir çıkmazın içinde kalır. Rahat bir meydana ve aydınlığa çıkamaz. Peki, bütün kuvvetler bir elde toplanırsa ne olur? Cevap yine aynı kitaptan: “Bütün kuvvetler bir elde ve bir başta toplanırsa bu el ister bir şahıs ister bir heyet olsun, taşkın bir otoriteye sahip olacağı için kabına sığmaz bir hal alır… Bir irade ve tek bir ferman haline gelir… Hakkın ve hürriyetin esas teminatı kamu iktidarının … Bir adamın veya bir heyetin avuçları içine düşmemesindedir.” (Sf. 363) Kuvvetin hangi şahıs veya heyet elinde toplandığı önemli değildir. Önemli olan orada toplanmasının yanlışlığıdır. Kuvvetler ayrılığı gerçek manada sağlanamadığı sürece değişen bir şey olmayacaktır.