Dış politikadaki yeni gelişmelere normalleşme diyoruz çünkü uzun bir süredir normal olmayan bir durum yaşanıyordu. Özellikle Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkileri düzeltmek için yeni iletişim kanalları oluşturma isteği bu zamana kadar dış politikamızın yanlış bir zeminde ilerlediğinin ispatıdır. Mısır’da yaşanan askeri darbeye karşı hükümet tarafından net bir tavır konulmuş fakat bu tavır dış ilişkileri tamamen bitirme noktasına kadar ilerletilmişti. Ülkeyi yönetenlerin İhvan-ı Müslimin geleneği ile olan tarihsel bağı ve düşünce benzerlikleri nedeniyle Mısır’da yaşananlara doğrudan müdahil olması darbe sonrası oluşturulan yeni yönetimle ilişkiler kuramamasına sebep oldu. Dış ilişkilerde gözetilmesi gereken ülke menfaati iç siyasetteki bazı kazançlara feda edildi. Dış politikanın devlet aklı dışında gelişen kişisel hareketleri kaldırmadığı net bir şekilde anlaşıldı. Her ülkenin kendi iç dinamikleri içinde meydana gelen hadiseleri yorumlamak, anlayabilmek ve nereye varacağını kestirebilmek müşkül bir durumdur. Onun için başka bir ülkenin iç işlerinde yaşadığı olayların bir tarafında yer alma isteği büyük bir hatadır. Aynı durum Suriye meselesinde de gerçekleşmiştir. Doğrudan Esad’ın düşmesine odaklanmış bir dış politikanın ağır sonuçlarını hep beraber yaşamaktayız. Özellikle bölgemiz için anahtar bir ülke olan Mısır ile ilişkileri düzeltme isteği çok doğru fakat geç kalınmış bir adımdır. Afganistan meselesinde ise sütten ağzı yanan hükümet yoğurdu üfleyerek yemekte, gelişmelere doğrudan taraf olmamaktadır. Taliban’ın neleri yapıp yapamayacağını takip etmek şuan için doğru bir dış politikadır.