Cumhuriyet Halk Partisi tek parti döneminden kalan bazı anlayışları yıllarca devam ettirdi. Partinin başındaki az ve dar bir zümre kendi hayat görüşlerini sürekli halka dayattı. Biz gibi düşünmelisiniz ve biz gibi yaşamalısınız fikriyatı ile başka insanların hayat tarzlarına müdahale edildi. Cumhuriyet değerlerine aykırı hareket ettikleri halde kendilerini Cumhuriyet’in koruyucusu gibi gösterdiler. Bu nedenle Anadolu halkının önemli bir kısmında Halk Partisi alerjisi oluştu. Hiçbir şekilde oy vermemek düşüncesi meydana geldi. Ülkemiz, “Cumhuriyet” elden gidiyor diyenlerle “din” elden gidiyor diyenlerin despot uygulamaları arasında yıllarca sıkışıp kaldı. Halbuki elden giden kendi menfaatlerinden başka bir şey değildi. Siyasi tarihimizin önemli beyinlerinden CHP’li merhum Turan Güneş, 1961’de yazdığı “CHP halktan nasıl uzaklaştı?” başlıklı makalesinde şu tespiti yapmıştı: “Partinin halkla ilişkisi oldukça kesilmiş ve halkın gözünde bir çeşit ‘devlet aristokrasisi’ izlenimini bırakır duruma gelmiştir.” Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün her şeyi göze alarak yaptığı girişimlerle “devlet aristokrasisi” izlemini hızla değiştirmeye başladı. Her şeyden önce Kılıçdaroğlu geçmişte yapılan yanlışları kabul etti ve bunun için özür diledi. Aynı yanlışların bir daha tekrar etmeyeceği gibi sürekli özgürlüklerden yana olan bir parti anlayışının devamlı hale geleceğini beyan etti. Sadece demokrasi ve hukuktan yana olacaklarını ve en önemli ise Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracaklarını söyledi. Bakalım değişen bir Cumhuriyet Halk Partisi ülkemize neler katacak? Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ülke yönetiminde söz sahibi olabilecek mi?