İnsaniyet ve vicdan ikisi beraber olarak anılan ve birbirinden ayrılamayan iki husustur. Çünkü insaniyet ancak vicdanla mümkündür. Vicdansız birisi insaniyetine ait değerlerini de kaybetmiş demektir. Her şeyin şiddetli bir şekilde bozulmaya uğradığı ve özelliğini kaybettiği şu zamanda en çok korunması gereken vicdanımız da bundan nasibini almıştır. Gayr-i meşru bir tarzda yapılan her menfi fiil ve hareket bir vicdani değerimizi de alıp götürmektedir. Vicdanımızdan gidenler yerine ise menhus(uğursuz) ve bereketsiz şeyler ikame edilmektedir. Bir eş, bir dost, bir arkadaş ve bir yoldaş arayanlar aslında kendilerine bozulmamış bir vicdan aramaktadır. Bozulmamış vicdan artık sosyal hayatın her noktasında aranır olmuştur. Çünkü vicdanı tamamen bozulmuş ve yaptıkları ile vicdansız olarak anılan insanlar sosyal hayat için bir zehirdir. Ne zaman, nerede ve ne şekilde zehirlerini atacakları bilinemez. Onun için vicdansız insanlardan korkulur. Kimse vicdansız bir insanın zulmüne muhatap olmak istemez. Sürekli haberleri işgal eden kadın ve çocuk cinayetleri başta olmak üzere tüm kötülükler bozulmuş vicdanların eseridir. Vicdanlar düzetilmeden, aslına ve özüne döndürülmeden ise bu kötülüklerin bitmesi mümkün görülmemektedir. Onun için asıl mesele vicdanı yeniden ayağa kaldırmaktır. Eğer insanlığımızı yaşatmak istiyorsak buna muktedir olmak zorundayız. Yoksa bir zaman gelecek bozulmamış bir vicdan bulmak mümkün olmayacaktır.