Bu zaman insanın en önemli zafiyetlerinden birisi sabırsızlık ve güçsüzlüktür. Hadiseler karşısında adeta “çıt kırıldım” olan insanlar en sonunda vahşet olaylarını işlemeye kadar gitmekte ve eşini, çocuğunu, anne ve babasını öldürecek kadar gözü dönmüş bir hâle gelebilmektedir. Eski insanların sabrı, güçlü ve vakur duruşu günümüz insanlarında bulunmamaktadır. Sırt dönmek, terk etmek, çekip gitmek gibi davranışlar artık en masum sayılabilecek olumsuz davranışlardandır. Mücadele ruhu kalmayan günümüz insanı artık hiçbir şey için uğraşmamakta hemen yelkenleri suya indirmektedir. Hâlbuki insan bu kadar kolay pes edecek bir varlık olarak yaratılmamıştır. Ancak fıtratın bozulması ile insana ait duygularda bozulmuş ve tahrip olmuştur. Bu nedenle artık insandan beklenmeyen her şey sıradan bir şekilde yaşanır hâle gelmiştir. Fatih Kısaparmak ne güzel söylemiş; “Mevsim sonbahar olsa da ağaçlar ayakta ölür.” Ağaçların bile ayakta öldüğü bu dünyada insanın pes ederek, teslim olarak ve mağlubiyeti kabul ederek ölmesi olacak iş değildir. İnsanın sabır ve tahammüle alışması gerekir. Sabırsız adam dikkatle hareket edemediği için basamakları ya atlar düşer ya da isteğine ulaşamaz. Hâlbuki sabır kuvveti insana verilmiş bir nimettir. Vehim ve şüpheler ile insan sabır kuvvetini dağıtmazsa her musibete kâfi gelir. Sabırsızlık kendine zulmetmektir. Hatta sadece kendine değil aile yakınları da bu sabırsızlıktan nasibini alır. Unutmamak gerekir ki her zaman bir çare vardır.