3-kişinin kendisine yaptığı zulüm.
Kişi yaptığı işten mesuldür. İyi veya kötü her ne yaparsa bunun bir karşılığı olur. İyilik yapan yaptığını bir karşılık beklemeden sadece yaratıcısı olan Allah için yaptı ise mükâfatını bu dünyada olmasa bile ahirette mutlaka alır. Yapılan yanlış iş, kötülük, zalimlik de mutlaka bu dünyada da ahirette de yapanın karşısına hiç ummadığı anda çıkar ve bedeli acı bir şekilde ödetilir.
Başımıza bir felaket geldiğinde bunun sebebi nedir diye muhasebesini bir türlü yapmayız. Acaba biz nerde kusur işledik, hata yaptık, kime veya kimlere haksızlık yaptık, Allah’ın hangi yasağına tecavüz ettik, hangi emirlerini yerine getirmedik diye kendimizi hesaba çekmeyiz hep dışarıdan suçlu ararız.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde Yetmişten fazla ayette Allah’ın hiç kimseye hiçbir şekilde zulmetmeyeceği, insanların dünyada uğradıkları zararların ve ahirette uğrayacakları cezaların kendi kötülüklerinin karşılığı olduğu bildirilmektedir. Allah’ın emrini dinlemeyip şeytanı dost edinen Âdem ile Havva yasak meyve yi yemeleri sonrası yanlışlığın farkına varıp hemen (Araf 23.)” (Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” Diye bağışlanma dilediler.
Hz. Musa’nın kavminin sık sık afetlere maruz kalması, Hz. Nuh kavminin suda boğulması, Hz. Lut kavminin helak olması buna benzer nice felaketler insanların kendi isyanları ve hat hudut tanımamaları sonucudur.
Hatasında ısrar eden ölmeden önce tövbe etmeyenler için Allah şöyle buyuruyor.
“(Ey Muhammed!) İşte bu, (halkı helâk olmuş) memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz; onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardır, biçilmiş ekin (gibi yok olan) da vardır.”
“Onlara biz zulmetmedik; fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin (azap) emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları tanrıları, onlara hiçbir şey sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.” Hud-100-101 “ Rabbin, haksızlık eden memleketleri (onların halkını) yakaladığında, onun yakalayışı işte böyle (şiddetlidir). Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!” Hud -102
“Bunlar ne bekliyorlar? Meleklerin gelmesini veya Rablerinin (Sahiplerinin) emrinin gelmesini mi? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara karşı bir yanlış yapmadı ama onlar yanlışı kendilerine yapıyorlardı. “(Nahl/33)Süleymaniye vakfı
Allah’ın af kapısı her zaman açık yeter ki insanlar fırsat kaçmadan tövbe yolunu seçsinler.
“Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” Al-i imran-135
“Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimseleri Allah'ın izniyle bu Kitaba mirasçı yaparız. Onlardan kimi kendine kötülük yapar, kimi orta yolda gider, kimi de iyilikler konusunda en önde olur. İşte büyük üstünlük en önde olmaktır. “(fatır 32)
İnsan hatasız olmaz. Önemli olan hatayı kısa sürede fark edip hemen düzeltmenin çarelerini aramalı. Hatasını görmemek, hatada ısrar etmek kendisi için bir felaket getireceğini bilmeli.
Allah’ım bizlere farkında olduğumuz veya olmadığımız şirk, isyan ve hatalarımızın farkına varmayı ve kısa sürede düzeltmeyi nasip eyle. Bizleri affeyle. Hoşça kalın. Sağlıcakla kalın.