Birincisi: 84 yıldır konuşulan, Ayasofya’nın ibadete açılması tartışmaları sonlandı. Danıştay kararı beklenen, istenen sonucu verdi. Olması gereken sonuç da alındı. Karar sonrası tartışmayı, siyasi çıkara çevirmek isteyenleri bırakıp, kısa sürede talebe, gösteriye yer olmayan sadelikle, Ayasofya’da tam anlamıyla ibadet yapılmalıdır.
Bu devlet, bu millet, devlet - din sunni kurgu tartışmalarından, çok zaman ve değerler kaybetti. Yeni kayıplara fırsat yok artık.
70 - 80 sene başörtüsü yasağını tartıştık. Şeriat, İrtica geliyor vaveylaları kopartıldı. Haklar, hukuklar tanınmadı. Sonrası yasaklar kalktı. Din ve vicdan, düşünce özgürlükleri geldi. Ne oldu? Barış, kardeşlik, hoşgörü güç buldu. Demokrasi alanı genişledi. Mükemmel oldu.
Ayasofya’da namaz kılınması da demokratik tercihtir. Din, düşünce, ibadet özgürlüğünün artmasına, milletin moral bulmasına güç olacaktır. Yunan Başbakanı, baş piskoposu kendi ülkesindeki görevlerine baksınlar, yapsınlar. Ayasofya onları çoktan aşan bir konudur. İç hukukumuzla ilgili bir konudur.
Batı öğrendi. Artık eski Türkiye yok. Otur - Kalk komutlarına uyacak. Artık Türkiye komut almıyor, gerekli kişilere komut veriyor. Başta Ayasofya’yı ibadete açan çalışmaların, düzenleyicisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, tüm emeği geçenleri kutluyoruz. Başarılarının devamını diliyoruz.
İkincisi: Yıldönümlerinde hala kanayan, yüreğimizi dağlayan, kapanmayan yara, Srebrenitso katliamı 8 binden fazla Müslüman Boşnağın, Sırplar tarafnıdan Bosna’da, tüm Avrupanın, dünyanın gözleri önünde öldürülmesi, kurşuna dizilmesidir. Açlıkla, yoklukla, işkenceyle hayatlarına son verilmesidir.
Sırpların işlediği seri cinayetleri, günümüzde yeni açılan bir kısım toplu mezarların, başında çırpınan, gözyaşı döken, kadınları, çocukları, TV’lerde izliyoruz. Tüm acıyı, ızdırabı bizlere de yeniden yaşatıyorlar.
Vahşet. Canilik, insanlık dışı tanımları da az gelmektedir Sırpların işlediği cinayetlere. O dönemlerde çatışmalarda gözlemci olan barış gücü temsilcisi Hollanda birliğinin, vahşetlere müdahale etmemesi, ellerindeki Boşnak esirleri, Sırplara teslim etmesi de çok daha acı bir insanlık dramını göstermiştir.
1995’ten günümüze geçen 15 yıl acıyı Müslümanlara unutturmaya yetmemiştir. Bossa dramında bölünmenin, dış güçlere teslim olmanın acı dramı vardır. Diliyoruz Boşnak kardeşlerimizin acılarını, sesini tüm Emperyalist güçler duyar, biraz olsun utanırlar.