Şehir kökenli aileleri ele aldığımızda, büyük çoğunluğun, öncesi dönemler, köyden göçle gelen geçmişe sahip olduğunu görürüz.
1950’li yıllar nüfusun %70’i köyde, %30’u şehirde oturma oranı, zaman içinde tersine dönmüştür. Artan nüfusu besleyemeyen, köy hayatı sakinleri şehire göç etmişdir.
İş, geçim yoksa, geçim olmuyorsa, hiç bir şey deme hak’kınız da olamaz göçlere. Sosyal yapıda değişiklik, yaşam şartları, tarımda ve hayvancılıkta üretim düşüklüğünü, zaman içinde göstermiştir. Araziler, ahırlar, ağıllar kısmen boş kalmıştır.
Onun ötesinde köyle şehir arasında git - gelli, günlük geçimli kısmen verimsiz bir nesil ortaya çıkarmıştır. Köylü de, şehirli de diyemiyorsunuz bu insanlarımıza.
Gençleri bazen tarlada, ağılda üretici, bazen şehirde lokantada garson, bazen de şık kıyafetiyle çift sürerken görüyorsunuz. Gelişmelere devletin yönlendirmesi, gençleri köyde iş sahibi yapma çabası açık ve nettir. Günümüzde tarım ve hayvancılık, görülmemiş biçimde destek görüyor. Teşvik ediliyor.
Traktörün, pulluğun vs. %50’si devletten. Ayrıca akaryakıt, tohum, gübre hibe, bir kısım düşük faiz, uzun vade ile çiftçilere sunuluyor.
Gidin köylerimize kapıların önünde son modelle, eski model traktörler, tarım aletleri yan, yana duruyor. Hepsi iyi, güzel de üretim istenilen düzeyde değil. Ve de üretim istenilen düzeyde artmıyor. Konunun tarım aletleri üretimine sağladığı, temelde ayrı bir güç de var. Müthiş bir gelişme oldu tarım aletleri üreten sanayiinde.
Köylerimizde hemen yazalım kapı önlerinde, avluda tarım araçları yanında, çoğunluk duran özel araçları da unutmayalım. Köyde kişi tarif edilirken, modelli arabası var. Veya arabası bile yok diye tanımlanıyor.
Toprak reformu uygulanmıyor. Tarlalar mirasla bölünüyor, parçalanıyor. Ekilmez ve mera oluyor. Tarım ülkesiyiz, bir kısım tahıl ürünlerini ithal ediyoruz. Devlet üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Vatandaş henüz kararlı değil. Köyle şehir arasında araçlarla gidip geliyor.
Sonuç: Devlet, millet, köylü, şehirli hepimiz, üretimi, hizmetleri, pazarları artırmamız gerekiyor.