Değerli gönüldaşlarım
Bu günde kalemimize Avrupa’da yabancı Türkiye de Almancı dediğimiz insanlarımız düşdü.
İnsanın yaradılış öyküsünde; hayat dediğimiz fani yaşam, Adem ile Havva’nın yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulması ile başladı. Bunca hastalık, bunca ölüm, hepsi bir elma yüzünden mi? Diyeceksiniz tabiki hayır.
Yaşamı kolaylaştırmak için insanoğlu ateşi buldu ısındı. Sonra Lidyalı Parayı buldu. Keşke bulmaz olaydı. Günümüz dünyasının nerede ise tanrısı oldu. Akebinde insanoğlu hayatı kolaylaştırmak için Demir’i,ardından tekerleği buldu.
Amma o tekerlek demir ile birleşince daha uzakları hasretleri doğurdu.
Ve burda başladı gurbetçinin kaderi, Sirkeci’den Trenler, Adana’dan vapurlar, Yeşilköy’den uçaklar, Topkapı’dan otobüsler kalktı mendil sallandı gidenlerin ardından.
Uzaklar, yüreklerimiz oldu adeta adları Hasan’dı Ahmetdi Memoydu Hüsoydu ama sayıları yedi yüzbini bulan önden gidenlerin hepside Anadolu insanı idi.
Hepsinin emeli kaderi aynıydı bir Traktör parası ve bir ev parası kazanıp dönmek.
Çoğu belkide yolculuğu ve sağlık muayenesi hariç İstanbul’u hiç görmeden Avrupa’ya gitti.
Ve geldiği memlekette evden işe,işten eve hayat yaşayarak büyük çoğluğu yılda 15000 mark Türkiye’nin ekonomisine katkı sağladı. Kimileride gurbetin bulanık sularında rotasını şaşırıp yolunu kaybetti.
Kimi 90lı yıllarda herbiri 100bin markla kesin dönüş yaparak paralarını yatırıma dönüştürdüler. Kimileri rahmetli Babacığım gibi(1972 kışında ard arda ölen öküzümüzün yerine bir çift kuvvetli öküz almak ve rahat geçinebilmek, birazda para derken dördüncü nesil olacağız)gurbeti vatan edinip ikinci,üçüncü hatta dördüncü kuşağın yolunu açtılar. Kalanların sayısı dönenlerden çok çok fazla idi.
Bilinmesi gereken gerçek Ekonominin acımasız kuralıydı devletimiz için. (bir ülkeye dışarıdan para gelirse ülke kalkınır.)
Şimdi Avrupa’da dördüncü kuşağa erişen çoğumuzun Almancı Gavurcu diye yaftaladığımız vatandaşımızın sayısı beş milyon.
Türkiye ekonomisine yıllık yaptığı katkıyı siz hesap edin.
Vatan sevgisi ve Devlet sevgisinin ne demek olduğunu iyi bilen Gurbetçiler. Annesinden dayak yiyen çocuğun Anne diye Annesine sarılması gibi istekleri yerine getirilmesede devletine küsmezde darılmazda.
Devletimizin hakkınıda yemeyelim.
Devlet yurtdışındakilerin halini dertlerini dinlemek için görevli gönderiyor.
Bizim gurbetçilerin tuzu kuru üçbeş kodamanı Ankara’da dayı edinmek için görevlileri tabiri caizse kafesleyip bin bir alengirle yaptırdığı lüx malikanesinde ağırlıyor.
Lüx restoran gezi derken görevli Emeklilerin derdini,aynı apartmanda tuvaleti ortak kullananların derdini,Salonu ortadan perde ile bölüp yatak odası yapanların derdini, bölünmüş ailelerin derdini,Türkiye sevdalısı tahsilli gençlerin derdini vs, dinlemeden görevi bitib gidiyor.
Bu yazımı okuyan yetkililerden ricam.
Gurbetçinin acil genel isteği:
Türkiye’ye getirmek istediği Arabasına vergi muafiyeti.
Ve hangi akıla hizmet eden Türkiye’deki mal varlığını gammazlayan otomatik bilgi transferi prangasının kaldırılması.