Demokrasinin önemli unsurlarından olan kamusal alan kavramı Antik Yunan’a kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. En yalın haliyle “kamuya ait alanlar” olarak tanımlanır. Kamusal alan toplumsal gelişmelere bağlı olarak siyasal toplumsal ve ekonomik birçok etmenle simbiyotik bir ilişki içerisine girmektedir. Küreselleşme ve ağ teknolojilerindeki gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan yeni medya etkileşimli, özgür ve erişilebilir yapısıyla toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir elemanına dönüşmüş ve yaygın kullanım pratikleriyle evrensel bir boyut kazanmıştır. Kamusal alan kavramının kuramsal çerçevede ele alınmasında en önemli isimlerden biri olan Habermas kamusal alanı şöyle tanımlamıştır: “Kamusal alan kavramıyla toplumsal yaşamımız içinde, kamuoyuna benzer bir şeyin oluşturulabildiği bir alanı kastederiz. Bu alana tüm yurttaşların erişmesi garanti altına alınmıştır. Özel bireylerin kamusal bir gövde oluşturarak toplandıkları her konuşma durumunda, kamusal alanın bir parçası varlık kazanmış olur” şeklinde tanımlarken ortaçağda kavram kamuya ait olan özel alandan ayrılan olarak tanımlanmaya başlamıştır. Habermas ortaçağdaki bu hükümdara bağımlı temsili kamusal alanı gerçek olmayan sözde bir kamusal alan olarak değerlendirmiş 17. yüzyılın sonlarına doğru başlayan ve 19. yüzyılın başlarına kadar devam süreç Habermas’ın kuramında idealize edilen burjuva kamusal alanını temsil etmektedir. Yeni medya teknolojileriyle gelen dönüşüm süreci siyasal alanın bir parçası olarak demokrasiyi ve demokrasiye ilişkin alanları gözle görülür biçimde etkilemiştir. Günümüz dünyasının en yaygın yönetim modeli olan temsili demokrasiler işleyiş süreçlerine yönelik bir takım katılım ve meşruiyet sorunlarıyla karşı karşıyadır. Yeni medyanın siyasal alana ve demokratik süreçlere olan yansıması tam da bu noktada önem arz etmektedir. Geleneksel kitle iletişim araçları tek boyutlu yapılanmaları ve merkeziyetçi örgütlenmeleriyle demokratik rollerini tam anlamıyla yerine getirememektedir. Buna karşılık yeni medyanın ağa dayalı özerk yapılanması ve altyapısal donanımı ile demokrasinin uygulama alanlarına yönelik yansımaları dikkat çekicidir. İnternet ve sosyal ağların küresel ölçekteki kullanım oranları göz önünde bulundurulduğunda yeni medyanın alternatif bir kamusal alan yaratma potansiyeli yadsınamaz bir gerçektir. Zira içinde bulunduğumuz teknoloji çağında insanlar ağ sistemleri üzerinden biraya gelmekte ve sosyalleşmektedir. Mevcut teknolojik olanaklarıyla neredeyse yüz yüze iletişime yakın bir etkileşim atmosferi sunan yeni medya platformları söz konusu özellikleriyle modern dünyanın yeni kamusal alanları olarak karşımıza çıkmaktadır.>>EVREN ATCI