Bu iki deyim üzerinde herhangi bir örnekleme yapmadan sadece mânâları üzerinde durmaya çalışalım.
Bu iki deyim birbirlerine yakın anlam ifade ediyormuş gibi görünseler de aslında oldukça farklıdırlar.
Dik durmak, kararlılık ifade eden ve genelde hoşumuza giden bir deyim. İçinde yiğitliği de barındırıyor.
Diklenmek ise efelenmek, dayılanmak, gereksiz yere inat etmek gibi anlamları barındırıyor.
Dik durmakta, şecaat; diklenmekte, ego hakim.
Dik durmak deyimi bana Abdülhak Hamit Tarhan’ın:
“Öyle bir şiddet-i tasmim ile çıktım ki yola,
Seng-i mezarım çıksa karşıma dönmem” mısralarını hatırlatıyor. (tasmim: kararlılık; seng-i mezar: mezar taşı)
İnsanın bir mevzuda kararlı olması ve bu kararını belirli bir plan çerçevesinde pratiğe uygulaması güzeldir, takdire şayandır. Fakat bazen her hangi bir konuda dik duruşumuz diklenmeye dönüşebiliyor. Ya da bize göre dik duruş zannettiğimiz bir söz ve davranış muhatabımız tarafından diklenmek olarak algılanabiliyor. Bazen de dik duruşumuz zamanla ya da içinde bulunduğumuz şartların değişmesiyle diklenmeye ve inatlaşmaya dönüşebiliyor. Bazen tersi de olabiliyor.
Peki madem ki bu iki deyim birbirine çok yakın ve karıştırılabiliyor birbirlerinden nasıl ayırt edeceğiz?
Bu gerçekten pek de kolay değil. Ama şunlara dikkat edersek biraz daha ayırmamız netleşir:
Birincisi, söz ve davranışlarımızı pratiğe dönüştürmeden önce bunların kendimize, çevremize, muhatabımıza karşı getirilerini, götürülerini iyice düşünüp tartmak ve ondan sonra hareket etmek; çünkü düşünmeden heyecanla söylenen bir söz ve davranış bizi zor durumda bırakabiliyor. Geri adım atmamızı gerektirebiliyor, ama bu da çoğu zaman ağırımıza gittiğinden yapamıyoruz.
İkincisi ve daha güvenlisi, kararlarımızı uygulamadan, bir işe kalkışmadan önce istişareye önem vermemiz en güzeli. Özellikle de ne yapacaksak, neye karar vereceksek o işin ehliyle istişare etmek, ondan sonra uygulamak. Bu, her akıllı, tedbirli kişinin uyması gereken bir durum olmalı. İşte o zaman dikleniyor muyuz yoksa dik mi duruyoruzun daha çok farkına varırız ve kalbimiz de daha mutmain olur. Bu hususta inananlar için şu Ayet-i kerime ne güzel değil mi?
“…İş hususunda onlarla istişare et, bir kere de karar verip azmettin mi Allah’a tevekkül et.” (Al-i İmran 159.).