(Dünden devam)
AKÜ’de göreve başladığım ilk günden itibaren gazetelerdeki yazılarımda uygun bir dille, üniversitelerin sadece yüksek öğrenimin gerçekleştirildiği, bilimsel araştırmaların yapıldığı bir yer olmadığını, aynı zamanda kurulduğu yerin halkıyla, eşrafıyla, esnafıyla bütünleşip o bölgenin ilmine ve kültürüne hizmet etmesi gerektiğini vurgulamıştım. Bu düşüncenin ürünü olarak Afyonkarahisarlı âlim ve şairlerden Çizmecizade Osman Raşid, Ali Feyzi, Osman Çizmeciler, Sandıklılı Fikri ve Edip Ali Baki üzerine lisans ve Yüksek Lisans tezleri yaptırdım. Sultan Mehmet Semai, Gülaboğlu Mehmet Askeri, Çizmecizade Ahmet Vehbi, Edip Ali Bakı üzerine araştırmalar yapıp yayımladım. “Kütüphane Haftası”, “Çanakkale Muharebelerinin Yıldönümü”, “Nevruz” gibi özel günlerde; Sultan Divani, Yunus Emre, Mehmet Âkif için düzenlenen anma törenlerinde yirmiye yakın konuşma yaptım. “İrfan Sofrası” başlıklı köşemde gençlik, eğitim, edebiyat ve kültür gibi genel ve bazı güncel konulara yer verdim. Tek gayem üniversitemizin varlığını Afyonlulara hissettirmek ve kabul ettirmek idi... Halisane yapılmış bu çalışmalarıma “Gereksiz işle iştigal” gözüyle bakan ilim adamlarını gördüm...
Ve geldik 1999 yılına... Üniversitemiz büyümeye; esnafıyla, eşrafıyla ve Afyon halkıyla kaynaşmaya, Afyon kültürüyle bütünleşmeye başladı... İki Kampusümüze “Ali Çetinkaya” ve “Ahmed Karahisari” adları verildi. “Özerler Kampüsü” açıldı ve burada Afyon’un meşhur şahsiyetlerinden Sultan Divani’nin, Gedik Ahmet Paşa’nın, Halikarnas Balıkçısı’nın adları çeşitli birimlere verildi. Bir salon “Sahipata”, başka bir salon da “Kadınana” adını aldı... Çoğu kimsenin hayal bile edemediği muhteşemlikteki açılış töreninde Üniversitemiz Merkez Kampusüne 10. Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’in adı verildi ve karar ayakta alkışlandı...
Gerek Özerler Kampusünün açılışında ve gerekse ertesi gün gerçekleşen Çay Meslek Yüksekokulu’nun temel atma töreninde konuşan idarecilerimizin ve siyasetçilerimizin konuşmaları tüylerimi ürpertti ve gözlerimi yaşarttı. Hepsi de yıllardan beri feryat ettiğim, hayal kurduğum konu üzerinde duruyor ve özetle; “Bir yere kurulan Üniversite, öncelikle maddi ve manevi olarak o bölgeye hizmet eder, çağdaş bir üniversite olmanın gereği o bölgenin insanıyla kaynaşır” diyordu...
Kısa bir süre yürüttüğüm Çay Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü sırasında Çaylıların, yeni bölümler açılması ve öğrenci sayısının artırılması talepleriyle karşılaşmıştım. Okulun 1999-2000 Eğitim ve Öğretime açılış töreninde ve gerçekleştirdiğimiz iki ayrı panelin açılışında yaptığım konuşmalarda Çaylıları hizmete davet ederek, “Devletten hep alınmaz ya; biraz da vermek gerekir. Okul binasını yapmak sizden yeni bölümler açarak öğrenci sayısını artırmak bizden” demiştim. Daha sonraları okul derneğinin başkanı ve bazı üyeleriyle konunun üzerinde durmuş, Çay’ın idarecileri, eski ve yeni milletvekilleri, özel ve tüzel kurum başkanları, esnaf ve eşraftan ileri gelenler ile görüşmüş, elbirliğiyle okul binasının yapımı için gündem oluşturmuş idik. Sonra görevimizi başka bir arkadaşa devrettik. Kısa bir zaman sonra Sayın Rektörümüzün girişimleri, Çaylıların ilgisi, atılan küçücük tohumu yeşertti ve Çay Meslek Yüksek Okulu’nun temeli atıldı... Bir hayalimin daha gerçekleştiğini görmek nasip olmuş idi...
Bundan dört-beş yıl önce, Van 100. Yıl Üniversitesinde geçici görev yaptığı sırada Hocam Prof. Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu koordinatörlüğünde çıkarılan “Van Kütüğü”ne benzer bir Afyonkarahisar Kütüğü çıkarabileceğimizi o zamanki Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Şahabettin Yiğitbaşı’ya arz etmiş, Kütük Komisyon Başkanı olarak görevlendirilmiş, çalışmalara başlamış, ancak bazı imkansızlıklar nedeniyle bir ilerleme kaydedememiştik. Şimdiki Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Şan Öz-Alp konunun üzerinde durmuş hızlı bir çalışmaya girilmiştir. Bu hayalimin de gerçekleşmesi yakındır.