SPORTMEN ASKER!
Falih Rıfkı Atay’ın kaleminden Atatürk anıları!
***
Bir gece Atatürk ada’ da yat kulübünde konuşurken, yanındakilerden birinin sportmen olduğunu anladı ve ona şu suali sordu:
Spor nedir?
Muhatabı sporu herkesin bildiği gibi tarif etti.
Gazi dedi ki:
Bana daha açık, bariz bir tarif bulabilir misiniz?
Belki en güzel cevabı bulabilmek için düşünen sportmenin ufak bir tavakkufu üzerine Gazi şu hatırasını anlattı:
Arıburnu kumandanı idim, iki tarafın ateş hatları arasında elli altmış metre mesafe vardı.
Birbirine en yakın hatlar arasında Türk ve İngiliz keşşaflarından ikisi gecenin kara kesafeti içersinde ellerindeki uzun silahları istimal edemeyecek kadar burun buruna temas etmişler.
Her iki cesur keşşaf, silahlarını atmışlar doğrudan doğruya birbirini boğazlamak için ellerini kullanmak zaruri yetini hissetmişler.
İngiliz keşşaf yumruklarını sıkmış, boks denilen idmanı, Türk neferinin vücut ve kalbi üzerine tatbik etmeye başlamış. Bu mahirane yumruk idmanını bilmeyen Türk neferi kalbine maddeten; vicdanına manen vurulan darbelerin tesiri altında iki elini ötekinin boğazına uzatmış, var kuvvetiyle düşmanın gırtlağını yakalamış.
Düşman neferinin boğazı iki demir pençesinin mengenesinde sıkışınca bizim nefer, boks darbelerinin iptida hafiflediğini biraz sonra zail olduğunu görmüş.
Nefer esirini sürükleyerek benim yanıma getirdi.
Gece yarısından sonra idi. Evvela düşman neferini isticap ettim.
Ne oldu! Sen niçin buralara kadar geldin?
Spor cevabını verdi.
Bizimkine sordum:
Nasıl oldu?
Nefer, esirin verdiği ilmi cevabı anlamamış olmaktan korkarak:
Bilmiyorum dedi. Ben birinci ilmi ve fenni değil, ikincinin cahilden ziyade edep ve terbiyesi üzerine fazla durmadım.
Sen sportmen misin?
Evet çok iyi…
Bizim neferi nasıl buldun?
Bilmiyor dedi.
Türk neferine döndüm:
İşitiyor musun, senin için bilmiyor, cahildir dedi.
Türk neferi: “Huzurunuza getirdim efendim” cevabını verdi.
Gazi devam etti:
Ben spor nedir, diye sorulursa vereceğim cevap şudur:
Spor, vatanın, milletin ali menfaatlerine tecavüz edenleri gırtlağından yakalayıp memleket ve millet hadimlerinin huzuruna getirebilmek kabiliyeti maddiye ve maneviyedir.
MEHMETÇİĞİN KULLANDIĞI PRATİK YOL.
Atatürk Anafartalar’da düşmanı şaşkına çevirirken gerektikçe hasmının durumundan bilgi edinmek için “ bir dil yakalayın getirin” der, Mehmetçiklerde ne yapıp edip, karşı taraftan bir askeri yakalar getirirmiş.
Bir gün getirilen dilden gerekli bilgiler alındıktan sonra Ata sormuş:
Peki sen yeni Zelandalısın madem, Türklerden ne kötülük gördün ki vuruşmak için kalkmış ta oralardan buraya gelmişsin?
Yeni Zelandalının bunu spor için yaptığını ve kendisinin sportmen olduğunu öğünen bir tavırla söylemesi üzerine Ata:
İyi ama sportmenliğin ne işe yaradı? Baksana, bir erimizin önüne düşmüş kuzu/ kuzu buraya getirilmişsin, deyince tutsak şöyle demiş:
Sizin eriniz spor kurallarını çok kaba bir şekilde çiğneyince ben ne yapabilirdim?
Sportmen olmayan hasımlarla karşılaşacağımı bilseydim hiç gelmezdim!
Meğer Mehmetçik, Zelandalıyı en can alacak yerinden yakalayarak sıkıp bayıltmış, avını ayılıncaya dek sırtında taşımış, sonra da elini çekmeden Türk siperlerine değin sürmüş.
Zelandalının sportmenlik anlayışına, Mehmetçiğin de kullandığı pratik usul!
Ata her anlattığında buna gülerdi.