Geriye dönüp baktığımızda, yaş itibariyle birçok arkadaşımızın hakka yürüdüğünü görür, arada bir arkadaşlarımızla da bir araya geldiğimiz de hem onları anar, hem de onlarla birlikte olduğumuz günleri yad eder üzülüp dururuz.
Vee üç Kul hüvellâhü bir elhamdü okuyarak da duamızı yaparız.
Kabirleri cennet olsun.
Ne yaparsınız hayat bu işte!
İşte geldik, aha işte gidiyoruz.
Her kesin bir vadesi, bir kesilmiş bileti vardır!
Ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın, eninde sonun da, yolun sonu da budur!
Kimsenin kaçacağı ve sığınacağı başka yeri de yoktur.
O nedenle, yaşadığın süreç içersinde adam gibi adam olmak, kimseye kötülük etmemek ve büyük yolculuğa çıktıktan sonra da, arkandan kötü söz söyletmemek için insan gibi davranmak hepimizin görevi olmalıdır.
O nedenle hep deriz ya?
Sağ iken, insanı kırma, elinden geldiği kadar yardımcı ol, olabiliyorsan…
Kimseyi kötüleme, arkasından konuşma, yaftalama, iyilik yap, insan gibi davran ki sen öldüğünde de, “rahmetli iyi insandı” denilebilsin, rahmetle ve minnetle de anılabilesin!
Yoksa “geberdi gitti pez.... “demesinler diye de hep düşünürüz!
Aman haaa?
Yoksa nedir ki hayat dediğin şey?
Bir bakmışsın göz açıp kapayıncaya kadar geçivermiş koskoca dediğin bir ömür.
İşte bazı arkadaşlarımızla da bir araya geldiğimiz de, geriye dönük bakar hep bunları konuşuruz.
Rahmetli Hidayet deriz!
Kül duman deriz, Cavur (Yüksel) deriz !
İsimlerini sayar durur, hep güzelliklerden ve bu arkadaşlarımızın da iyiliklerinden, nükteleriyle yaptığışakalarından bahseder, onları rahmetle anmış oluruz.
***
İşte bazı haftalar birlikte olduğumuz bu arkadaşlarımızdan biri de “Osman ağa’dır”!
Adına türküler bile yakılan Osman ağa!
Ama bu Osman ağa o Osman ağa değil.
Bu Osman ağa, emekli öğretmen Osman ağa!
Emekli ama kömür satan yani patron Osman ağa!
Hani diyoruz ya Osman aga diye?
İşte bu o Osman aga!
Koskoca kömür patronu!
Doğal gaz çıkmasına rağmen, kafasını eğmeyen, dik duran Osman ağa.
Efendi insan, hümanist kişi!
Bu yakınlarda 500 okkalık bir danayı bir hayır vakfına bağışlayan insan!
Hah işte burada hem elimize, hem de dilimize düştü!
Vakıflara, gariplere danayı kesecek dağıtacak, bize de poposu boklu tavuk bile yok öyle mi?
Yok öyle hikâye!
Bu mu adalet?
Bu mu arkadaşlık?
Vallahi peşini bırakmayız!
Olmaz böyle adaletsizlik diyor bütün arkadaşlarımız.
Vatandaşa et, hem de gallavi yerinden, en yakın arkadaşlarına nanik!
He mi?
Ama yapar be dostlar.
Yapar dersin ama …
Hala beklemekteyiz bakalım ne zaman yapacak diye.
Bunu derken biraz da muziptir ha?
Tamam der, vallahi arkadan da baktırır durur.
İnşallah seneye falan diye de sallayıverir ha.
***
Bakın size bir anısını anlatayım!
Bir kış günü İstanbul’da bulunan bir arkadaşını arar.
Bu arkadaşıyla da 40 senedir hiç birbirlerini kırmamışlar, hep iyi bir dostlukları geçmiş bir arkadaşıdır.
Adı da Hasan Çetingül’dür.
Her neyse.
Onu telefonla arayıp sağlık/sıhhat sorup, sohbet ederlerken..!
Arkadaşı derki; ya Osman agam burada müthiş bir kar yağışı var!
Vallahi tipiden önümü görmez durumdayım ne taraf gideceğimi inan ki kestiremiyorum der.
Bizim Osman aga durur mu?
Aha fırsat!
Sen nerdesin diye sorar?
O da Üsküdar taraflarında bir yerdeyim der.
Hemen arabanı kenara çek ben yanına geliyorum, beni muhakkak bekle der.
Hasan kardeş bekleyedursun….
Aradan bir saate yakın zaman geçer.
Telefonla Osman agayı arayıp; ”Nerde kaldın be arkadaşım” deyince…
Osman aga, “amma aceleci adamsın be kardeşim, daha Şuhut’tan yeni çıktım, geliyorum işte” deyince, gerisini siz düşünün işte.
İşte Osman aga, böyle bir Osman aga’dır!
Hem dost, hem arkadaş, hem yaren, hem de muziptir haa?
Ama ne derseniz deyin, tertemiz ve aranılan bir dostumuzdur/ arkadaşımızdır.
Ömrü uzun olsun.
Ama biz de onun arkadaşlarıysak?
Ki öyle…
Eh bekliyoruz bakalım, ağa bahşisine karar olmaz derler ama…
Biz de sabırlıyız be dostlar.
Selâm saygı bizden.