Bu günlerde öyle söylemler ve de öyle uygulamalar/yaptırımlar yaşıyoruz ki anlamak mümkün değil.
Hiç kimse kusura bakmasın ama düşman başına dostlar, demeden de geçemeyeceğim.
Bu durumlar da vatandaşlarımızı öyle tedirgin, öyle kırgın, öyle kızgın ve kuşkulu yapıyor ki, Allah sonumuzu hayır etsin diyebilirim.
Sizler kim…
Bizler kim?
Merak ediyorum doğrusu.
Ha bu tür olaylar geçmişte yaşadığımız 15 Türk Devleti içinde yaşandı!
Ama her biri de bu tür olaylardan dolayı da miadını yitirdi!
Ben çok üzülüyorum.
Sizler üzülmüyor musunuz ki?
Bu ana kadar hırslı siyasi çıkarlar ve siyasi erkler yüzünden, geçmişteki devletlerimiz iç olaylar yüzünden tarih olmasaydı, içerden yıkılan devletlerimiz ayakta kalsaydı ve tek devlet olarak bu günlere gelinseydi…
Şimdi dünya coğrafyası içersinde inanın ilk üç devlet arasında olurduk.
Yazık!
Tarih somut bilgilerle dolu!
Üzülmüyor muyuz?
Tabii ki üzülüyoruz.
Çünkü dinimiz belli, cinsimiz belli; ayrıca bu topraklarda dini/dili/kültürü belli ve ayrı olan insanlara da saygımız var, eğer ellerinde nüfus cüzdanları varsa ki var, tek bayrak altında tek devlet olarak kardeşçe yaşamaktan başka da ne derdimiz olabilir ki?
Geçmiş de hepimizin, gelecek de hepimizin!
Yolumuz tek, inancımız tek, Bayrağımız ve Devletimiz de tek!
Bunun ötesi olmaz, olamaz da.
Daha ne olsun ki be dostlar?
İnanın birlik ve beraberlikten başka hiçbir şey bizi mutlu kılmaz, büyütmez.
Geliştirmez be kardeşim, geliştirmeeez!
Dilerim düzelir.
“Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış ki” kime kalsın!
Baki olan; dinimizle, dilimizle, bayrağımızla ve Devletimizle ebediyete kadar yaşamak değil mi?
Halkımızın genelde düşüncesi bu!
İşte böyle.
***
Daldan dala geçiyor gibi olmasın ama…
Hz. Sultan Süleyman’ın bir sözünü de, hiç kusura bakmayın yazmadan da geçemeyeceğim.
Kısaca ne diyor?
“Ben ki Hz. Sultan Süleyman’ım; bu topraklardaki en zengin, en güçlü insan olduğum gibi, kurt’a, kuş’a da hükmeden bir kişi de olarak, tebaa’ma vasiyetimdir!
Ben öldükten sonra, bir elimi salın dışına çıkarın...
Çıkarın kiii bunca güç ve bunca zenginlikten sonra, öbür tarafa giderken elimin boş olduğunu bütün tebaam görsün ve bundan da ders alsınlar” demiş!
Ne güzel değil mi?
Tanrım bizlere de böylesini nasip etsin.
***
İşte bu günlerde yaşananlar da aynı “taş ve kuyu” gibi!
Yazık!
Bunun hiç de akıllı yapılan bir olay olmadığı görüldüğü gibi, kimlerin bu davranışlarıyla ve söylemleriyle, nerenin değirmenine su taşımak istemesi de tedirgin edici bir olay olmuştur!
Bu tavır da, vatandaşlarımızı ziyadesiyle de üzmektedir.
“Onlar kim, bizler kim” gibi yorumlara da neden olmaktan kurtulamamıştır!
Hem de çok yazık?
***
Yüz yıllarca nice savaşları görmüş, yaşamış; yüz binlerce şehitler, kayıplar ve gaziler vermiş ama sonunda istiklâline kavuşmuş bir neslin evlâtları olarak da, bu zamana kadar böyle bir olay ne görülmüş ne de duyulmuştur!
Ne diyor o hanımefendi?
“Ben mahallemde bulunan kişilerin listesini yaparak belirledim!
Bizim aile en az elli kişi götürür, bu donanım da bizde var”!
Lafa bak lafa!
Aynı Sivas ve de Kahraman Maraş’ da olan, yaşanan acı olaylar gibi!
Vay anasını.
Yazıklar olsun be!
Ne diyeyim seni besleyenler utansın.
Dilerim hakkında hukuki işlem başlatılır.
Hemen aklıma “Yüzbaşı Selâhaddin’in romanı” geldi”.
İşte bu tipler, Kuvva-i Milliye oluşurken; donanmış ve yola çıkmış olan askerlerimizi de savaşa katılmaktan caydırmış olan kişilerin bakışlarıdır!
Hakkında ferman ve Fetva çıkarılan Mustafa Kemal’e karşı olan düşüncelerdir!
İnançlara ve düşüncelere saygı duyarım ama…
Bu bayana bir kez daha yazıklar olsun demeden de geçemeyeceğim.
***
Dünya’yı kavuran bir salgından, bir ölümcül virüsten…
Salgın nedeniyle iş yerleri kapanmış ve ekonomik sıkıntıya girmiş olan her alandaki iş yapan insanlarımızdan…
Bu nedenle işsiz kalmış, ekonomisini yitirmiş olan vatandaşlarımızdan…
Böyle bir günde, kahramanca görev yapan, şehit düşen polislerimiz ve sağlık çalışanlarımızın dertlerinden/ taleplerinden…
Dahası saymakla bitmez olan başta emekli ve çiftçilerimizden…
Sorun ve talepleriyle bahsedilip çözüm arayışları böyle bir zeminde dillendirilirken, basın/ medya haberlerine göre; 30 milyon ödenekle konser yapılmak istenmesi oldukça ilginç, ayrıca üzücü bir durumdur.
Ne derece doğrudur bilemem ama böyle bir zamanda ve zeminde, sözde sanatçılarımızı da korumak adına yapılmak istenilen bu durum halk arasında da oldukça tedirginlik yarattığı gibi ayrıca da üzüntü yaratmıştır!
Dilerim sanatçılarımız da tabii ki korunsun, en doğal haklarıdır ama…
Böyle acılı ve sancılı günlerde konserler tertiplenmesi de, yarınını düşünen insanlarımız arasında büyük bir tepki yaratmaktadır.
“Şimdi bu konserlerin böyle bir zamanda sırası mı” gibi de eleştirilere neden olmaktadır.
Dilerim bu olay gözden geçirilir ve buna daha değişik bir alternatif yapı bulunarak bu sanatçılarımız da mutlu edilir.
Sevgi/saygı bizden!
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah, değerli okurlarımız.
***
Not: ben bu yazıyı yazdıktan bir gün sonra da, ne çare ki ikinci bölümde yazmış olduğu konu da oluşmuştur.