Son haftalarda paylaşmış olduğum bazı yazıların konusunu pekiştiren bir fıkrayı sizlerle buluşturacağımı ifade etmiştim.
İşte şimdi tam zamanı!
Çünkü öyle günler yaşıyor, duyuyor ve görüyoruz ki aslında bunların ardından fıkralar bile yetişmez ama kalemimiz buraya kadar uzanıyor işte.
Çünkü dini duygular, vicdanlar, hak ve hukuk adeta tatile çıkmış gibi!
Tutanın elinde kalıyor, diyorlar.
Aynı Emeviler dönemindeki haricilerin inanışları gibi; her türlü kıymetlerin ganimeti helâlmiş gibi halk arasında bir dillendirme, bir bakış, bir kuşku var!
Yazık.
Dilerdim dinler tarihi okunsun; Hz. Davut’un oğlu Hz. Sultan Süleyman’ın öğütleri, Hz. Ömer’in adaleti ve doğruluğu, ayrıca Hz. Mevlâna’nın da insan sevgisi, barışık yapısı örnek alınsın!
Seversin sevmezsin, inanırsın inanmazsın ama “On emir’den” bile ders alınsın!
Çünkü hepsi de tek Tanrının yolunu izleyen inanışlar.
Yani Tanrımızın emirleri!
Ama nerde o günler?
Bir bakışa saplanmışız ki gidip dururuz!
Hak yok, adalet yok, vicdan yok gibi bir durum!
Tek var olan, dediğim dedik, çaldığım düdük!
Bu hesaptan gidiyoruz dersek, bakalım nereye kadar gideceğiz?
Allah sonumuzu hayır etsin.
***
KARAKUŞİLİ KADI!
Bir gün Karakuşili Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var... Karakuşi Kadı fırına girmiş; fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.
Kadıya itiraz edilir mi?
Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"
Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş!
Kavga sırasında fırıncı; araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinden kovalıyormuş...
Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş!
Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşili Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi: "Bu adam ördeğimi iç etti" diye şikâyet etmiş.
Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"
Fırıncı: "Uçtu" demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış: Ördeğin karşısında "tayyar" yazılı. Tayyar "uçar" anlamına gelir. "O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş...
Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslüm in de tek gözü çıkarıla..."
Davacı "Ne olacak?" diye sorunca…
Karakuşi Kadı: "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."
Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı: "Tamam" demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak!"
Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış; fırıncı bu davadan da kurtulmuş.
Kadı dönmüş Yahudi'ye: "Senin şikâyetin ne bre?.."
Yahudi ellerini açmış: "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen emi!"
***
Kıssadan bir hisse işte!
Fıkra da olsa, dikkat çekiyor değil mi?
Tanrım; sen bizleri doğru yoldan, adaletten, Hak dan Devlet ve insan sevgisinden mahrum etme.
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah.
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız