Bağımsızlık savaşımızın en önemli unsuru ve manevi değeri olan “Büyük Taarruz’un” başladığı Afyonkarahisar’da, Ulu önder Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün logosunu kent konseyi ambleminden çıkarılmasını esefle kınıyorum.
Yazık!
***
Bunu çıkaranların da, önce Kocatepe’ye, akabinde 3-5 Km altındaki “Yüzbaşı Agah efendi Şehitliği’ne ve İlimizin çeşitli alanlarında bulunan 18 adet şehitliklerinde ülkesi adına canlarını vererek yatan vatan evlatlarına bakmalarını öneriyorum!
Neden ve niçin bu kara toprak altına girdiler?
Ve de bu topraklarda şu anda özgürce yaşayabiliyorsak; namusumuzun/ şerefimizin ve bağımsızlığımızın kurtuluşu konusunda da, önce bunu kime borçlu olduklarının sorusunu da sormak ihtiyacı duyuyorum?
Ama önce, biraz geri tarihlere gidip bu emperyalist ülkeler tarafından nasıl işgal edildi ona bakmakta da yarar görüyorum.
Bu arada; padişahın bu savaşa karşı olduğunu, çıkarmış olduğu fermanla da bunun teyidinin yapıldığını da belirtmek isterim.
***
Bir Çanakkale boğazımız vardı! (1918).
Yani, işgal kuvvetlerinin topunun, ( İngiliz, Fransız, İtalya, Yunanistan, Avustralya, Yeni Zelanda, yani Anzak’lar ve de Hintliler) her türlü asker gücü ve yüzlerce zırhlı gemileriyle geçemedikleri bir Çanakkale boğazı!
Ülkesinin namusunu, şerefini ve bağımsızlığı adına 250 bin kayıp ve şehit’in verildiği bir Çanakkale boğazı!
“Ben size hücumu değil, ölmenizi emrediyorum” diyen bir kumandanın Çanakkale’si!
Ve dünyaya; “ Çanakkale geçilmez” denilişinin damgasını vuran/ vurduran bir Çanakkale savaşı!
Gururumuz olan bir Çanakkale savaşı!
Ama ne yazık ki bu Çanakkale’yi de geçtiler, fakat nasıl?
Biraz da bu konuya girmek istiyorum.
Önce; işgal kuvvetleri komutanı İngiliz “General Harington’un anıları” adlı kitaba bakmanızda yarar görüyorum!
Lütfen bulun ve okuyun.
***
Hal böyle iken; bu İngiliz’in ve Fransız’ın gemilerinin Marmara’ya, yani Topkapı Sarayının önüne kadar nasıl geldiklerini ve işgalin nasıl başladığının da bilinmesini istiyorum?
Yoksa 600 küsür yıllık dünyaya nam salan Osmanlı imparatorluğumuzun bir padişahı olan Mehmet Vahdettin, bu ülkeden sessizce niye kaçsın ki?
Koskoca imparator ülkesini bırakıp niye başka bir devlete sığınsın ki?
Bu da bir Türk boyu olarak hepimizin ayıbıdır!
Bunun da bilinmesini istiyorum.
Bizim ceddimiz, atalarımız, soyumuz, kökümüz olan bu Osmanlı İmparatorluğunun dağılması, yok olması konusunda içerde M.Kemal Atatürk ve bazı silah arkadaşlarının, bir ihtilal yapmak istedikleri doğrultusunda da, çıkarılan/yazılan çakma haberleri de şiddetle kınıyorum.
Çünkü bu konuda ki gerçekler saklanarak, güzel insanlarımız/halkımız, bazı siyasi ve çıkar hesapları olanlar tarafından da kandırılmak istendiğine son derece üzülüyorum!
Oysa işin gerçeği şu:
Mehmet vahdettin tarafından anlaşan İngiliz hükümeti ve gemileri Marmara’ya Padişah Vahdettin tarafından davet edilerek geliyorlar!
Bunun arka perdesinde ise; Mehmet Vahdettin İngiliz’lerle anlaşarak, kendisi padişah kalmak kaydı şartıyla Anadolu’yu İngiliz sömürgesi yapan antlaşmanın altına da imzasını atmış oluyor!
Bu gemiler bu sebeple Marmara’ya geliyor ve işgal de başlamış oluyor!
İşte buna yönelik istiklâl Savaşı vermek için bir araya gelen M.Kemal ve bazı kurmay arkadaşları da, ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak adına Kuvva-i Milliye ordusunu oluşturmaya çalışıyorlar.
Bunu duyan padişah Mehmet Vahdettin bu konuda bir ferman yayınlıyor!
Bu fermana eş değer bir de Şeyhülislâm tarafından da bir fetva yayınlatıyor!
Bu ferman’da ve fetva’da İngilizlere karşı savaş istemediğini, uymayanların da yakalanmasını/cezalandırılmasını istiyor!
Hatta orduya katılmak için, asker elbisesini giyip silah kuşanan vatan evlatlarını bazı düşüncelere sahip kişilerce onların savaşa katılmamaları konusunda da ; “ koskoca ve Allahın emrinde olan bir halife bu savaşa katılmanızı istemiyor. Eğer katılırsanız, bilin ki önce padişaha, sonra da Allah’ a karşı gelmiş durumuna düşersiniz ki bu da bir vatan hainliğidir ki kendinizi kurtaramazsınız” şeklinde söylemlerle onları yoldan çevirmeye çalışıyorlar ve de başarılı da oluyorlar! (Bakınız Yüzbaşı Selahaddin’in romanı adlı kitabı).
Bunun Kuvva-i Milliye kurmayları tarafından duyulması üzerine oluşan Kuvva-i Milliye ordusu da buna karşı girişimlerde bulunuyorlar ve Mehmet Vahdettin de, öldürüleceği inancıyla antlaşma yaptığı İngilizlerden sığınma isteyerek, bir İngiliz zırhlısıyla karılarını ve çocuklarını da bırakarak İngiltere’ye kaçıyor!
Yoksaaaa!
600 küsür yıl dünya’ ya nam salan Koskoca bir Osmanlı İmparatorumuz neden yurdunu terk edip kaçsın ki?
Ama bu arada oluşmuş olan Kuvva-i Milliye ordusu da, çok önemli ve hayati olan bir “Sakarya savaşı” nı, akabinde 1. İnönü, 2. İnönü savaşını da kazanmış oluyor!
Son Osmanlı imparatoru Mehmet Vahdettin’in kaçış sebebi de işte budur, yani öldürülme korkusudur!
Bunu saptırmak için yalan tarih verilerini çıkaranları da kınıyorum.
***
Arkasından, 26 Ağustos 1922 de de, Kuvva-i Milliye orduları tarafından “İstiklâl Savaşı” Afyon Kocatepe’den başlatılıyor ve binlerce şehit vererek bu kutsal/ güzel yurdu, dünya’ya ve mazlum devletlere de örnek olacak bir şekilde vererek özgürlüğüne kavuşturmuş oluyor!
Bu vatan topraklarının bağımsızlığı ve Türk Devletinin oluşması konusunda kanlarını/ canlarını veren, her kademedeki insanlarımızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmak üzere hepsine de Allah’tan rahmet diliyorum.
Kabirleri cennet olsun.
***
İşte böyle kısaca ifade ettiğim bir yapıya, böyle bir tarihsel yaşama arkasını dönen ve de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün logosunu “Kent konseyi logosundan” çıkaranları da; neden, niçin, nasıl bir inançla çıkardınız diye soruyor, şiddetle kınıyorum?
“Ne Mutlu Türküm diyene”!
***
Kısaca ele alıp ifade etmeye çalıştığım bu yazıda noksanlık, yanlışlık ve dil sürçmesi var ise af ola!
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah!
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız.
Not: Yazımın geç çıkması ameliyat için gittiğim il dışında olmamdandır.