Ramazan ayı içersinde olan bu ilkyazımızda; tüm İslam âleminin ramazanını kutlar, nice Ramazan aylarına sevdikleriyle birlikte sağlıklı bir şekilde erişmelerini dilerim.
***
Bir insan doğar/büyür/ yaşar ve ölür!
Bu da inançlarımıza ve bilgilerimize göre de yaşamın bir kanunudur.
Ve ayrıca bu yaşam da dünyada hiç kimseye baki değildir ve de kalmamıştır.
Burada önemli ve etik olan; kişi öldükten sonra, “ öldü de gitti ve de insanlık kurtuldu” gibi kem söylemi de arkasından söyletmemesidir!
Erdemli ve onurlu insan olmak, bana göre bunu gerektirir.
Unutmayın ki helâllik ve hayır dua da, her Müslüman’a her zaman nasip olmaz!
Önemli olan bu duayı ve bu helâlliği de alabilmektir.
Ne mutlu alabilene!
***
Ama öyle bir devir ve yaptırımlar yaşıyoruz ki hayret etmemek de mümkün değildir!
Bazı basit örneklerden yalnızca birini ele alıp da paylaşacak olursak ki…
Bunu paylaşmanın da, insanlık adına her zaman yararı vardır.
Çünkü adalet aramak, insanın yaşam haklarını savunmak ve de bunu dillendirmek de her bireyin hakkı olduğu gibi, bunda bizlerin de payımız olmalıdır.
Ama bırakın insanca yaşamanın gereği olan ekonomik ve sosyal paylaşımın hakça ve adaletli dağılımını…
Örneğin; bu meret salgın hastalık yüzünden bile insanlarımız adeta sınıfsal olarak bölünmüş gibi de bir yapıya getirilmişlerdir!
Neymiş efendim; 90 yaş üstüymüş, 70 yaş üstüymüş, yok 60 yaş üstüymüş ve de 20 yaş altıymış?
Yaş olarak bu meret hastalığın getirdiği koşulların, önceliklerin tabii ki bir albenisi vardır ama…
Yaşı ne olursa olsun, böyle bir dönemde de her yaş vatandaşımızın aşı yaptırma, korunma ve buna yönelik de bir yaşam hakkı elde etme gibi de hakları vardır.
Yani insanca yaşayabilmeleri için de, her insanımızın aşı olma gibi hakları vardır.
Ama öyle mi?
Ne yazık ki bu konuda da adeta bir zafiyet yaşanmaktadır.
Yazık.
***
Oysa Devlet; bu topraklarda yaşayan her ferdin insan gibi yaşaması ve yaşatılması için…
Aşı ise aşı…
İlâç ise ilâç…
Doktor veya sağlıkçı ise bunu tedarik edip halkına sunması için vardır!
( Bu arada, doktorlarımıza ve sağlık için emek veren insanlarımıza da minnet borcumuz vardır!
Canları pahasına insanlarımızı yaşatmak için hayatlarını ortaya koydukları gibi, hakkı olan isteklerinin bile verilmediği böyle bir dönemde can siperine çalışmaları, bizler için kutsal bir görev sayılmaktadır.
Onlara ne kadar teşekkür etsek, kutlasak da azdır)!
Oysa gördüklerimiz ve yaşadıklarımız da insanlarımızı asla mutlu eden cinsten değildir.
Verilen vaatler ve söylenen sözler, halk arasında da artık güvenirliğini neredeyse yitirmiş hale gelmiştir!
Pes doğrusu.
***
Pandemi nedeniyle, kapatılan iş yerleri ve yeterli desteği alamayan esnaflarımız…
Emeklilerimiz…
İş bulamayanlarımız…
Atanamayan, her branştaki üniversite mezunu gençlerimiz…
Çalışanlarımız…
Ve de ektiği ürünün ederini bulamadığı çiftçilerimiz/köylülerimiz!
Ki bunların tümü de, ifadelerine göre mağdur olduklarını söylemektedirler.
Hangi siyasi kuruluşun ve oluşumun bakış/duruşu ne olursa olsun; devlet yönetirken halkıyla kucaklaşması, onların yaralarına merhem sürülmesi, dertlerine çare aranması gibi bir asli görevi vardır.
Bunun ötesi de olamaz!
Ayrıca, kendi siyasi bakışları/ inanışları gereği; hak/hukuk ve adalet gibi kavramlar da emri vaki olarak yaptırıma maruz bırakılıyorsa…
Ki halkın çoğunluğu da bunun ifade edildiğini, sıkıntıların ve sancıların da gittikçe arttığını söylüyorsa…
O zaman yapılması gereken tek olay, yeniden halkın desteğini bulabilmeleri için onların huzuruna tekrar demokratik olarak çıkıp güvenlerini tazelemeleri olmalıdır.
Çünkü başka türlü demokratik bir şekilde güven ve huzur tesis edilmesi de mümkün değildir.
Bu da, devletin ve de halkının bekası adına yapılması gereken en önemli unsurlardan biridir.
Tabii ki takdir devleti yöneten siyasi erktedir.
Ama unutulmamalıdır ki…
Her geçen günlerde de, acılar/sitemler ve serzenişler de çoğalmaktadır.
Örneğin 65 yaş üstü bu hayatın son demini yaşayan insanlarımız için yapılan yeni bir uygulama daha!
Ne istersiniz ki bu insanlardan?
İki aşısını olmuş…
Sokakta dolaşmaz…
Arada bir temiz hava almak için dışarı çıkarlar!
Kime ne zararları var ki?
Bunun “vurun abalıya” hesabı biraz haksızlık yapıldığı da halk arasında da konuşuluyor.
Yazık.
Dilerim sonu iyi olur.
***
Derkeeen…
Aşı tedarikinde sıkıntı çekildiği Sayın Bakan tarafından ifade edilirken, kendi halkının ihtiyacı olan aşıların Libya hükümetine gönderilmesi de tepkiyle karşılanmıştır.
Unutmayın ki atalarımızın söylediği bir deyiş vardır; “ önce can, sonra canan” diye!
Bu da boşuna söylenmemiştir.
***
Gülen yüzleriniz solmasın, bu acılı günler de geçer inşallah.
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız.