Tam beş yıl önce gündemle ilgili bir yazı yazmışım!
O günden bu güne de yıllar geçti desem yalan olmaz hani.
Ama önce okuyalım, sonra da neler değişmiş hep birlikte bakalım.
Takdir sizlerin.
***
Söyleme bakın söyleme!
Nereye koyarsan koy, nasıl bakarsan bak, hiçbir yere yapışmıyor ve de yakışmıyor!
Yazık!
Bu başlığı atarken de, hiç kimsenin veya siyaset yapan bireyler adına da bir benzetme, bir yaftalama yapma gibi asla bir düşünce de taşımıyorum.
Ama çok üzülüyorum.
Çünkü nerelerden, nasıl bir badirelerden, nasıl yapılardan geçtikte günümüze kadar geldik onu bilmemiz, anımsamamız adına bu duyguları ve örneği sizlerle paylaşmak istedim!
Yoksa…
“Bana ne takkesi düşen kelden, bana ne birbirlerine çelme takıp cukka kapmak isteyen çıkarcılardan”!
Ama yine de burası bizim ve hepimizin ülkesi!
Vatanımız, vatanımız be kardeşim!
Haksızlığa ve yanlışlığa karşı da duramıyoruz işte.
Ben, “ağır ol da arif desinler” tarafından bir ilkeli duruş ve bakış arıyorum!
Çünkü bunlar bu millete, bu değerlere ve gelecek yapımıza hiç yakışmıyor.
Bunun için feyiz alma ve düzgün çizgiye girmeleri açısından da bir örnekleme yapmak istiyorum.
Hani belki bu yazıyı okuyup da, o benimsenmeyen dillerini ve bizlere yakışmayan o söylemlerini dikkate alırlar da değiştirmeye/düzeltmeye filan çalışırlar gibi düşünerekten diyebilirim.
Ama nerde o günler?
Yine de hayırlısı!
***
MEZAR KAZMA MOLASI, ÇANAKKALE!
20 Mayıs 1915 tarihinde her iki taraf ölülerinin gömülmesi için ateşkes anlaşması iznini Baş Komutanları Orgeneral Hamilton’dan alamadılar.
Fakat izinsiz olarak Anzak’lar bir siperin tepesine Kızılhaç bayrağı astılar.
Türkler bu bayrağa ateş ederek bağlı olduğu direği kırıp yere düşürdüler!
Bununla beraber Türk siperlerinden çıkan bir subay Anzak’lardan özür diledi.
Türkler de Kızılay bayrağını dalgalandırarak sedyecilere iş başı yaptırdılar.
Avustralyalı bir subay ileri çıkınca, birkaç Türk subayı tarafından karşılandı.
Birlikte sigara içip konuşarak o gece ateş kesme konusunda mektupların yazılarak karşılıklı gönderilmesine karar verildi.
24 Mayıs 1915 tarihinde her iki taraf için ateş kes başladı ve dokuz saat sürdü.
Ölüleri toplarken, şehitlerin çarpışmalar sırasında kurşunu nasıl yemişlerse öyle kaldıkları, çamura gömülerek kümeler halinde yattıkları görüldü!
Avustralyalıların silah çaldığına, Türklerin ise Anzak siperlerine çok yanaştıklarına dair şikâyetler oldu.
Bazı yerlerde ise Türk ve Anzak askerleri birlikte çalışarak büyük çukurlar kazdılar.
İlerleyen saatler içersinde arkadaşlık bile ettiler.
Hatta birbirlerine hatıra bile verdiler.
Birbirlerine ateş açanlar kırk yıllık dost oldular.
Ateşkes görüşmelerini Türk tarafı adına Bnb. Ohrili Kemal bey yürütmüştür.
***
Bir bu Çanakkale savaşları sırasındaki yaşananlara bakın…
(Ki bu yüzlerce yaşanan örneklerden sadece biri)!
Bir de bu gün mevcut siyasilerin birbirlerine karşı tavırlarına, duruşlarına ve söylemlerine bakın!
Kimlerin nasıl bir kültüre, nasıl bir yapıya ve de dile sahip olduklarını da her halde anlamamak zor olmayacak!
Ne yakışıyor ama değil mi?
Ne imiş efendim?
İbrikçi başı imiş!
Ne imiş beyim?
Alçak, şerefsiz ve müfteri imiş!
“Tencere popon kara, seninki benden kara” hesabı.
Ne bu millete, ne de bu milletin tarihine yakışıyor!
Yazıklar olsun.