HALA SEN, BEN KAVGASI!
(Tanrı parçacığı!)
Değerli okurlarımız…
Tam 10 sene önce yazmış olduğum bir yazıdaki siyasi konu ile bu günkü yaşanan siyasi konuları özetle ele alarak, bunu bir daha sizlerin takdirlerine sunmak istedim.
Aynı masalların sonunda olan, “onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” denildiği gibi!
Ne oldu, ne değişti, aynen durup da bakar gibi?
Yani, “eski tas, eski hamam”!
Üzücüdür ki yine o tür deyişler veya mesnetsiz sözler, maalesef yine tekrar duyulmaya ve yansımaya başladı!
Yazık.
***
Oysa bizler hep birlikte ilimi/ bilimi, büyümeyi ve gelişmeyi, ekonomiyi ve de hukukun üstünlüğünü de dağarcığımıza katarak, ülkece/milletçe çağ atlamayı düşlüyorduk.
Ama nerde o günler?
İşte her şey gördüğünüz ve de izlediğiniz gibi oluyor!
Gün geçtikçe güvensizleşiyoruz!
Öyle söylemler duyuyor, öyle uygulamalar görüyor, öyle olaylar yaşıyoruz ki şaşmamak ve üzülmemek de mümkün değil!
Hayıflanıyoruz ve de kuşkularımız artıyor!
Bu devlete, bu millete yazık değil mi?
Tabii ki yazık!
Peki, bunları bizlere yaşatanlar kim?
Kimler olacak?
Hepsi de kendi insanlarımız, seçmenlerimizin oy verdiği, devleti yönetenler ve de devleti yönetmeye talip olanlar tabii ki.
Söylemlerine, tutumlarına ve de duruşlarına bakın.
İcraatlarına ve gidişatlarına bakın!
Sanki bu ülkeyi yeniden kendileri yaratmış da, bu ülkede onlardan başkaları da yokmuş gibi kafalarına göre esip yağıp gürlüyorlar!
Adeta kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyenleri de sanki dışlıyorlar!
Yazık be.
Kafanızı geriye doğru çevirip de tarih olan 15 Türk Devleti niye buharlaştı, kendi içinden niye yok edildi bakın, görün de hiç olmazsa bundan bari ders alın.
Demokrasilerde tek çözüm yeri olan koskoca meclisi bile neredeyse pas'layıp sanki sorun çözebilecek gibi de göstermelik olan akil yapıda hayat arıyorlar, ona bakın!
Anlamak mümkün değil.
Öyle enteresandır; bir de hukuku ve sözde insan haklarını da ağızlarından hiç düşürmüyorlar hani.
Hayret!
***
Bir taraf siyasi erk'i elinde tutup rejim ve sistem değişikliği peşinde koşarken, ( tek adam yönetimi) yani yeni Osmanlı hayali lanseleriyle dediğim dedik derken…
Muhalefet ise bazı konulardan bi habermiş, sanki görmüyormuş ve de bilmiyormuş gibi, yeni/yeni çözümler arıyormuş da bulamıyormuş gibi suçlu aramaya çalışıyor!
Hayret!
Neredeyse insanın yıllar öncesinden; pes be kardeşim, al sana kulak, al sana göz, al sana akıl diyesi geliyordu da hep sabrediyorduk!
İnsaf be kardeşim!
Meclis nerede beyler, meclis?
Kaldırın bakalım kafalarınızı, şöyle bir bakın bakalım, Sayın vekiller neredeler?
Mecliste ne yaparlar?
Yazık!
***
Bu meclis; yoktan bir ordu yaratarak "İstiklal Savaşı'nın" kararlarını alan gazi meclis değil mi?
Bu meclis; işgal altından çıkıp, mazlum devletlere de örnek olacak şekilde yedi düveli dize getirerek, yurdunu da istila eden emperyalistleri kovarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni" kuran meclis değil mi?
Bu Meclis; bütün Dünya'ya ve coğrafyasına "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin" coğrafik yerini ve konumunu belirtilen hatlarıyla, yani Anadolu'nun sınırlarını onuruyla kabul ettiren meclis değil mi?
Bu meclis; parlamenter sistem içersin de güçler ayrılığı ve dengesini oluşturup demokrasiye giden yolu açıp bizlere çizen ve gösteren meclis değil mi?
O halde neyi oluşturamıyor, neyi kuramıyorsunuz ki?
Hiç mi hatalarınız yok?
İnatla elleri kaldır/indir hayırlı sonuçlar getirmez!
Bütün suç halkta ve seçmende mi yani?
Ah bunu bir bilseler!
Siyasi partiler ve seçim yasasının değiştirilmesi gerektiğini, siyasi hegemonyanın kaldırılmasının şart olduğunu bir görebilseler.
İşte o zaman hiç kimse benim bunlardan başım ağrıyor, ben oynamıyorum diyemez!
Ayrıca sağa-sola başvurarak da, kos koca meclis dururken başka çözüm yolu arayamaz.
***
Ama böyle de, "dediğim dedikten başka" da akıllı kararlar tabii ki çıkamaz!
İki ucundan tutulmuş lastik gibi, bir o tarafa, bir bu tarafa esner durur, hep yerimizde sayarız.
Aynı doğa kanunu gibi; “ güçlü olan da şimdilik kazanır” değil mi?
Tarih bunlara nasıl bakacak ve nasıl yazacak bilemem ama bunun da bir sonu olacaktır her hal!
Her varlığın da bir sonu olduğu gibi.
Eller; ilimle, bilimle uğraşıp, birlik yaratıp "Tanrı parçacığını" bulup yıldızlar arası yolculuğu düşünürken, biz ise hala "akil adamlar" deyip, önergeleri körü körüne reddedip, kabahati üstlenmeyip topu başkalarına atmaya çalışıyoruz!
Ne diyebilirim ki?
Pes doğrusu!
***
Evet, dostlar işte böyle!
Şimdi baktığımızda da, aradan yine koskoca yıllar geçmiş!
Değişen ne var ki a dostlar, ne var ki?
Aradan tam on yıl geçmesine rağmen, “aynı tas, aynı hamam” hesabı!
İşsizlik, emeklilik, yapılan zamlar, enflasyon/ ekonomik sıkıntılar!
Hele /hele peş peşe gelen, bezdiren akaryakıt, doğal gaz ve de elektrik zamları derseniz vallahi usandırdı desem yalan olmaz!
Yine isteklerine göre hareketler…
Yine kırıcı ve itici söylemler…
Yine hak/hukuk ve adalet aramaları!
Bizler böyle mi olmalıyız bayanlar/beyler, böyle mi olmalıyız?
Yazık be dostlar yazık!
***
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah.
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız.