Bir iki kez dillendirmeye çalıştığımız bu yaşanmış maceraperest gerçekler veya rivayetler; her nedense günümüzdeki yaşamlarda da yerini almış, bizleri de hep o eski günlere götürerek bu tür yazılarımızı da yazma zorunluluğunda bırakmıştır.
Aman haaa!
Siz/siz olun, sakın böyle bir cin fikirliliğe bulaşmayın lütfen.
Paranız pulunuz çok olabilir!
Tanınmışta olabilirsiniz!
İçinizdeki bilgi ve azim zenginliği sizi kışkırtıyor da olabilir…
Para ile de her şeyi yapabileceğinize inanıyor olabilirsiniz…
Şan’a, şöhret’e, popülistlik’e de belki biraz düşkün de olabilirsiniz…
Ammaaa!
Bu tür elbise giymekte kendini bilen insana asla yakışmaz!
Şayet dürüstlüğü, erdemliliği ve de ilkeliliği savunuyor iseniz tabii ki.
Çünkü yanıltıcıdır…
Çünkü resmen aldatmadır/kandırmadır!
“Hani yalancının mumu yatsıya kadar yanar” hesabı!
Siz/siz olun; dürüstlükten, yalınlıktan ve de mütevazilikten asla şaşmayın.
Daha çok sevilir ve daha çok sayılırsınız.
Hele/ hele siyasetin hareketlendiği böyle dönemlerde!
Hele /hele bir de aday adaylığı falan da söz konusu ise!
***
Şimdi bakalım yaşanmış olaylara:
Efendim nedir bu “Gemiş efe” hikayesi dendiğinde!
Ben diyeyim 100, siz deyin yüz on yıl önce, ege coğrafyasında o veya bu sebeplerden ötürü dağa çıkıp eşkıyalık/haramilik yapan bazı insan türleri varmış!
Hemi de silahlı ve de bıçaklı cinsinden.
Kimileri dürüstçe gariban insanları savunur, onlara yardım eder, everir ve mutlu bir yaşam sağlarken…
Kimileri de; hiç acımadan vurur/keser öldürür, malını canını ve de ırzını alırmış.
İşte böyle dönemde de; yiğit, mert, fakirin fukaranın hakkını koruyan kollayan bir efe de nam yapmaya başlamış!
***
Haksızlığa uğrayanın hakkını, adaletsizliğe uğrayanın adaletini, fakirin fukaranın malını maşadını elinden alan zenginin de karşısında durur, onların savunuculuğunu yaparmış.
Bu efe çok sevilir, hakkında da türküler yakılırmış!
Bu sevgi, bu inanış, bu duruş da...
Bizim kendisine efe denmesini çok isteyen Gemiş adlı birinin de hep içini yakarmış.
“Ah keşke bende öyle olsam” diye!
“Ah keşke bana da öyle desinler” diye yanıp tutuşurmuş.
Ama gel gelelim bizim Gemiş efede hiç yürek olmadığı gibi, çok da korkakmış.
Hani bazen bu efeler çatışmaya falan girer, vurur/vurulur, bazen de kelle alırlarmış ya?
Ama bizimkinde de bu yapı hiç yokmuş.
Günlerden bir gün; düşünmüş, taşınmış, kendine göre bir yol bulmuş!.
Her gün köye efelerin haberini getirenleri yakalar; işte falan efe filan yeri basmış, on kişiyi vurmuş, üç kişinin kellesini almış gibi olan haberin içine de, getirene bol para vererek “ burada Gemiş efe de varmış. Hemi de falan efenin sağ yanında imiş” gibi de yalan haberi yaydırmaya başlamış.
Bir iki yalan haber derken…
Gün geçtikçe; Gemiş efeye sevgi ve saygı da artmaya başlamış.
***
Her gören selam veriyor…
Nereye gitse bir yer gösteriliyor…
“Aman efem hoş geldin” diye çeşit/çeşit yemekler ikram ediliyor...
Bizim “Gemiş efe” de keyfinden dört köşe oluyormuş.
Uzun lafın kısası, bu yazının kahramanı olan bizim “Gemiş efe” de böyle lastiği patlayıncaya kadar, yani hakiki efe duyup bunu yanına getirtinceye kadar da son derece mutlu ve sevinçli biri olarak yaşamış.
Sonrasını anlatmaya zaten gerek yok!
***
Diyeceğimiz; politikanın hızlanmasında son virajın dönüldüğü böyle günlerde, bu tip “Gemiş efelere” dikkat etmekte de yarar var!
Kimseyi refüze etme/ yaftalama/ veya üzme gibi bir düşüncemiz asla olamaz ama gün/günü, günler de ayları, aylar da yılları getirdiği için, böyle bir yaşam çizgisini konu ediverdik işte.
Çünkü “dün dündür, bu gün bu gündür” hesabı bu millet zokayı çok yutmuştur!
Sonraaaa!
Geçmişi şöyle bir yoklayacak ve koklayacak olursak ki bazı konular aklımıza gelir, hepimiz de üzülmüş ve de dizlerimizi dövmüş oluruz!
Bizden anımsatması.
Çünkü partiler gittikçe çoğalıyor!
İnsanlar da bölünüp duruyorlar!
Dün karşımızda olanlar/nutuk atanlar/vaat edenler, bu gün de yeni/yeni isimlerle yeniden karşımıza çıkıyorlar!
Hani büyüklerimiz derler ya?
“Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağar” diye...
İşte aynen öyle be sevgili okurlar.
Kanacak ve verecek neyimiz kaldı ki?
Müslüman dedik verdik, dindar bu hak yemez dedik verdik, bunlar demokrat, adil olurlar dedik yine verdik…
Verdik de verdik!
Aha neyimiz kaldı ki baylar/bayanlar?
Neyimiz kaldı?
***
Her zaman sağlıklı ve her zaman kazançlı olun ki o güzel yüzünüz hep güleç olsun.
Sevgi/saygı bizden.