FELAKET TELLALLARI!
Ne derdi atalarımız?
“ Her zaman bir değerdir ilim, tutmazsan ağzını büyük bela getirir dil’in”!
Kıssadan hisse gibi!
Bu günkü duruşlara/bakışlara ve söylemlere baktığımız zaman ise, ulus’cak işimiz zor gibi görünüyor!
Sen bizleri, ülkemi ve insanlarını kötülüklerden ve belalardan koru Yarabbim!
***
15 Kasım 2015 tarihinde okurlarımızla bir yazımı paylaşmışım!
O günlerde de, mevcut siyasi erk tarafından da, resmi kurum ve kuruluşların tanıtım tabelalarından “TC” ibaresinin kaldırılmak istendiği, hatta bir takım yerlerde de kaldırıldığı günler idi.
O günkü yazımın son paragrafında da, bakın sizlerle nasıl söylemler paylaşmışım, onu sunmak istiyorum.
Önce bunu sizlere sunayım, sonra da, O zamanın MHP İl Başkanı Sayın Aziz Aslan’nın tepkisini dile getiren fikirlerini de kısaca paylaşayım.
Çünkü söylemler ve duruşlar zamana göre nasıl değişiyor ama neden değişiyor onu bir görelim!
***
O günkü yazımın son paragrafı:
“Dur bakalım neler olacak?
Kırgınlıktan, küskünlükten ve hep aynı filmleri seyretmekten bezen seçmen bakalım nerelere kayacak?
Unutmayın ki; seçmen veya parti üyesi, partilerin ille de bana oy verecek diye baktığı bir kaide artık yok.
O anlayışın altından artık çok seneler ve nedenler geçti.
Şimdi ülkenin geleceği var!
Rejim kuşkusu var!
Cumhuriyet tehlikesi var!
Ama bir de beklenen; önce sevgi/saygı, sonra demokrasi, ilkeli duruş, plan/proje ve güven verme var!
Bu yoksa temcit pilavı gibi verilen oylar da yok!
Çünkü bizler insanız, ferdiz ve düşünen kişileriz.
Bize ümmet gözü ile bakanlar yanılırlar!
Bizim ümmetliğimiz ancak ulu Rabbimize olur, başkasına olmaz.
Hadi bakalım kolay gelsin” demişiz!
***
Sayın Aziz Aslan’nın o günkü olaylara yönelik tepkisi ise kısaca şöyle: “O tarihli Türkeli gazetesi sayfa 5).
Türkiye’nin ismi Türklerden gelmektedir.
Devlet nişanlarından Türkiye Cumhuriyeti (TC) ibaresinin kaldırılması doğru değildir.
“Sosyolojik olarak Türk kimliğinde birleşme süreciyle tamamlanmış milletleşme olgusu geriye döndürülmek istenmektedir.
Bu çok tehlikeli ve parçalanma tehlikesi yaratır” gibi de görüşlerini sunmuştur.
Gayet doğru ve yerinde bir açıklamadır.
Ama merak edilen şudur ki; örgütler ve taban bu şekilde düşünürken ve bu duruma tepki gösterirken, Sayın Bahçelinin de bu günkü siyaseti anlaşılamamaktadır!
Örgütler ve başkanları doğruyu ifade ederlerken, ne oldu da birden bire Sayın Bahçeli değişiverdi sorusu her gün vatandaşlar içersinde ifade edilip tartışılmaktadır.
Diyeceğim; aradan bunca yıl geçmesine rağmen ve dün böyle iken, bu günkü tutumu anlamak mümkün değildir.
Onun için bir üst paragrafta belirttiğim gibi, oylar artık kimsenin tekelinde de değil, düşünen, vatanını ve milletini seven seçmenin elindedir.
Bekleyip göreceğiz.
***
Bu gün yine oy adına, siyasi erk adına, kendi gibi düşünmeyen veya destek vermeyenlere söylenenlere baktığımızda üzülmemek elde değildir.
Demek ki kendinden olmayanlara ve destek vermeyenlere bu gözle bakmak, bu siyaseti yapanların bir bakışı ve ayrı bir inanışı olsa gerek.
Ama hem ayıp, hem de yazık be dostlar.
Ülke insanı bölünür gibi bir bakışla bu ifadeler nasıl ediliyor anlamak mümkün değildir.
Bu ülkenin nasıl bağımsızlığını kazandığını bilmeyen bakış ve düşünceler, padişah fermanı ile de istiklâl savaşına katılmayanlar bunu ancak bu şekilde düşünüp söyleyebilirler.
Pes doğrusu.
***
Bakın Şuhut’tan Yusuf altın adlı bir arkadaşım nasıl bir fıkra anlattı. Bunu sizlerle de paylaşmak isterim.
“ Aslan av peşinde koşarken, iri bir manda tarafından yaralanır ve bir su kenarına yatarak yarasını yalayarak tedavi etmeye başlar.
O sırada oradan geçmeye çalışan bir tosbağa, kafasını kaldırarak aslana bakar ve yaralandığını görür.
Aslana seslenir; ne o aslan kardeş yine bizim çocuklarla mı dalaştınız, yaralanmışsın da der!
Aslan bakar yerinden kalksa yapacağını yapar ama kalkamaz haldedir.
Ah der. Beni bu yara öldürmez ama işte bu laf öldürür” der.
İşte böyle be dostlar.