Aha bu bayağı bildiğimiz dil!
Hani ağzımızda var ya, hani her tarafa dönüyor ya, hani başından büyük işler yapıyor ya, işte o acımasız dil!
Kaşları çatık olarak duruyorsa, kötü/kötü bakıyorsa, hemen orayı terk et.
Çünkü bu dilin ne dini ne de imanı vardır!
Ne tarafa dönüp, ne şekilde çatacağı, ne şekilde de suçlayacağı belli olmaz.
Ama azıcık gülümsüyorsa, hele biraz da cilveli/cilveli bakıyorsa, bilin ki güzel söylemlerde bulunacaktır.
Bulunacaktır ama bunun da takıya vari olup olmadığına lütfen dikkat edin!
Sonrası bozuk çıkabilir!
Çünkü plâk bozuktur!
Vee…
Ama ha o kötü dili de asla hafife almayın!
O kökünden kopası dili!
Vallahi her türlü belayı getirdiği gibi, hakaretler şöyle dursun, milleti birbirine, seni de yerin dibine sokar!
Yarınları asla düşünmez.
Sokar da ertesi gün sanki hiçbir şey olmamış gibi de senin yine yüzüne gülmeye başlar.
Aman ha!
Aman kardeşim dikkat!
Dil vardır bela getirir…
Dil vardır yüz güldürür!
Hani büyüklerimiz hep der ya?
“ Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır”!
Ya da; “Dilim, ne gelirse senden gelir zulüm” diye!
İşte böyle.
Ama tatlı dil; merttir, dürüsttür, saygılıdır, sözünün eridir ve her zaman da sevilir.
İşte aynen böyle be sevgili okurlarım.
Ama bizler yine de hep dilin tatlı tarafını seçtik.
Yine de öyle olacağız.
***
Şimdi seçim zamanı!
İşte bu dillere tam da dikkat edilecek zaman.
Dün neydi, ne diyordu?
Bu gün ne diyor?
Vallahi tam yüz seksen derece tersini bile söyler.
Utanma, arlanma yoktur!
Bir de yaftalama veya yapıştırma gibi suçlaması varsa ki evvel Allah bunlar da her zaman zaten hazırdır…
Aman dikkat!
Vallahi apışıp kalırsınız!
Bu da nereden çıktı şimdi diye hem üzülür, hem de kendinizi aklamaya çırpınırsınız!
Ama “ atı alan da Üsküdar’ı geçer”!
Vallahi bakar kalırsınız.
Onun için o dile dikkat!
Bu da benden küçük bir nasihat!
***
Fazla uzatmayacağım ama bir tek örnek vermek istiyorum, çünkü bu harekete çok üzülmüştüm.
Bilinmesinde yarar var diye sizlerle paylaşmak istedim.
Geçtiğimiz bayram bizim/hepimizin kutsal bayramıdır.
İşte bu bayramda, kendini bilmez bir hanım, elini öptürdüğü çalışanına el öpme harçlığı verirken, 100 doları da gözüksün diye poz vermiş!
Yani, bakın ben 100 dolar bahşiş veriyorum gibi!
Köylünün/çiftçinin, esnafın, emeklinin, işsizin ve çalışanın ekonomik sıkıntı çektiği böyle bir mübarek bayramda…
Ne güzel değil mi?
Bizde ve halk arasında böylelerine “sonradan görme denir”!
Bilmem anlatabildim mi?
Biraz tebessüm bize yeter.
Yeter ki hakiki olsun!