Evet; “ ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”!
Ne güzel demiş Atalarımız değil mi?
Işıklar içinde uyusunlar.
Bu başlığı atarken de, hiç kimsenin veya siyaset yapan bazı bireyler adına da buna benzer bir benzetme, bir yaftalama yapma gibi bir düşünce de taşımıyorum.
Ammaaa, hakaret vari bazı tür söylemlere de çok üzülüyorum ve eleştiriyorum.
Yakışmıyor, bayanlar baylar, vallahi yakışmıyor!
Önce dip tarihine, sonra da yakın tarihine bak!
Feyiz al, edep al ve de ona göre konuşun be kardeşim.
Unutmayın ki; “ kırılan kalpler”, kolay/kolay tamir olmaz!
İnsanlar kamplaşır!
Yarınlar da yine yüz yüze bakılacak!
Ve bunu yapanlara, söyleyenlere de soruyorum?
Kimiz kardeşim biz?
Sizler kimsiniz?
Bizler kimiz?
Anamız belli, atamız belli, geldiğimiz/göçtüğümüz/konduğumuz yer ve de yurdumuz olan yer belli!
Ayıptır, yazıktır!
Bizler ki bir “Türk Milleti” olarak nerelerden, nasıl bir badirelerden, nasıl yapılardan geçtikte günümüze kadar geldik onu bilmemiz, anımsamamız adına bu duyguları ve bir örneği sizlerle paylaşmak istedim.
Yoksa…
“Bana ne takkesi düşen kelden”!
“Bana ne birbirlerine çelme takıp cukka kapmak isteyenlerden”!
Öyle değil mi ama?
Burası bizim ve hepimizin ülkesi be kardeşim!
Haksızlığa ve yanlışlığa karşı da duramıyoruz işte.
Çünkü başka yer yok!
Ben, “ağır ol da arif desinler” tarafından bir ilkeli duruş ve bakış arıyorum!
Çünkü bunlar bu millete, bu değerlere ve gelecek yapımıza hiç yakışmıyor.
Belirli makamlara gelmiş olanlara da yakışmıyor!
Ya hakaret, ya küfür!
Ayıptır, yazıktır beyler!
Neredeyse her sabah, her akşam!
Ne diyorlar?
“ İbrikçi başı gibi” diyorlar!
Ne diyorlar?
“ Alçaksın, şerefsizsin, müfterisin” diyorlar!
Şimdilerde de, “Kapak olsun “ falan da denmeye başlandı!
Ne kadar acı, ne kadar üzücü!
İşte bu nedenle feyiz alma ve düzgün çizgiye girmeleri açısından da bir örnekleme yapmak istedim!
Hani belki bu yazıyı okuyup da, o benimsenmeyen dillerini ve onlar gibi düşünmeyenlere, yakışmayan o söylemlerini dikkate alırlar da değiştirmeye/düzeltmeye filan çalışırlar gibi düşünerekten diyebilirim.
Ama nerde o günler?
Yine de hayırlısı!
***
Bakın size bir örnek: neler yaşamışız görün?
MEZAR KAZMA MOLASI, ÇANAKKALE!
20 Mayıs 1915 tarihinde her iki taraf ölülerinin gömülmesi için ateşkes anlaşması iznini Baş Komutanları Orgeneral Hamilton’dan alamadılar.
Fakat izinsiz olarak Anzak’lar bir siperin tepesine Kızılhaç bayrağı astılar.
Türkler bu bayrağa ateş ederek bağlı olduğu direği kırıp yere düşürdüler!
Bununla beraber Türk siperlerinden çıkan bir subay Anzak’lardan özür diledi.
Türkler de Kızılay bayrağını dalgalandırarak sedyecilere iş başı yaptırdılar.
Avustralyalı bir subay ileri çıkınca, birkaç Türk subayı tarafından karşılandı.
Birlikte sigara içip konuşarak o gece ateş kesme konusunda mektupların yazılarak karşılıklı gönderilmesine karar verdiler.
24 Mayıs 1915 tarihinde her iki taraf için ateş kes başladı ve dokuz saat sürdü.
Ölüleri toplarken, şehitlerin çarpışmalar sırasında kurşunu nasıl yemişlerse öyle kaldıkları, çamura gömülerek kümeler halinde yattıkları görüldü!
Avustralyalıların silah çaldığına, Türklerin ise Anzak siperlerine çok yanaştıklarına dair şikâyetler oldu.
Bazı yerlerde ise Türk ve Anzak askerleri ölenleri gömmek için birlikte çalışarak büyük çukurlar kazdılar.
İlerleyen saatler içersinde arkadaşlık bile ettiler.
Hatta birbirlerine hatıra bile verdiler.
Birbirlerine ateş açanlar sanki kırk yıllık dost oldular.
Ateşkes görüşmelerini Türk tarafı adına Bnb. Ohrili Kemal Bey yürütmüştür.
***
Şimdi bir bu Çanakkale savaşları sırasındaki yaşananlara bakın…
( bu yüzlerce yaşanan örneklerden sadece biri)!
Ki bu savaşta 250 bin şehit ve kayıp verdik!
Ruhları şad olsun.
Bir de bu gün mevcut siyasilerin birbirlerine karşı tavırlarına, duruşlarına ve söylemlerine bakın!
Kimlerin nasıl bir kültüre, nasıl bir yapıya ve de dile sahip olduklarını da her halde anlamamak zor olmayacak!
“Tencere dibin kara, seninki benden kara” hesabı!
Dilerim böyle söylemleri bir daha duymayız.
***
Sevgi saygı bizden değerli okurlarımız.
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah.