ACAYİP Mİ, GARİP Mİ, YOKSA NE?
Bu gün değişik bir başlık attık.
Çünkü yazımızın ana içeriğini oluşturan konular oldukça dikkat çekici!
Hemi de ilginç!
Ya yersin!
Ya da, lâ havle çekip, “hadi canım sende” diyerek gazlandığını anlayıp bunları dikkate almazsın.
Ama bu konuları birileri getiriyor, yapıyor, söylüyor ve bizlerde yaşıyoruz.
Bunları imkân olsa da, terazinin bir kefesine koyup da bir tartsak!
Ah bir tartılsa da, üfürük olanların gramajıyla, doğruya yaklaşık olanların bakalım gramajı ne meydana çıksa?
Hani derler ya, “okkası ne kadar” diye, işte o zaman belli olur?
Bunları vatandaş yer mi, yoksa gargara yapıp da dudak mı buruşturur o zaman görürüz!
Ama genelde, inanın bu söylenenlerin veya gün yüzüne çıkartılanların hemen/hemen hepsi böyle, yani üfürük!
Ama genelleme yapacak olursak, bu bizde de yok mu?
Var.
Sakın yok falan zannetmeyin.
“İğneyi kendimize, çuvaldızı da başkasına batıralım!
Yani eleştiri adaletini de sağlamış olalım.
Çünkü bizim içimizden çıkan, sözde kadın dayanışması adı altında, bazı feminist yapılanmalar da görülmeye başladı!
Hayret değil mi?
Ha, bu doğru mu?
Kesinlikle yanlış.
Oysa hepimiz biliriz ki bizim ilkelerimiz içersinde “kadın erkek eşitliği” denen bir faktör vardır.
Aynı zamanda da, seçme/seçilme hakları, düşünce ve söylem özgürlüğü de vardır!
Bu durum buna sığar mı?
Asla sığmaz.
Ama bu da başka işte!
Yeni çıktı yeni, biline!
***
Önce AKP’nin ilk zamanda ne dediklerine bakalım!
Bunu söylerken de, o tarihlerde yapılanları da alkışlamadan geçmeyelim.
Çünkü bayağı doğru işlerde yapıldı.
Hani “ Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim” hikâyesi.
Ama biliyorsunuz, hani derler ya?
“O köprünün altından da çok sular geçti”!
Biz de şimdiki zamana bakalım dedik.
***
İlk söylenenler, inanın her kişinin ve her kesimin beklentisi olmuştu!
Ne diyorlardı?
Üç Y diyorlardı!
Yani?
Yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluk!
Hiç birini bırakmayacağız, halkın çıkarları ve beklentileri doğrultusunda çok şükür hepsini de halledeceğiz, diyorlardı!
Ne oldu?
Vallahi zamanla hepsi de o köprülerin altından geçip gitti.
Geriye ne kaldı?
Ne olacak, bilgisayara versek vallahi o bile işin içinden çıkamaz!
Aynı; “sel gider kum kalır” misali!
***
Detaya hiç gerek yok.
İlk baştan altı sıfır atıldı, çok şükür sıfırların neredeyse ikisi geri geldi!
O dönem yeni basılan 1 kuruş, beş kuruş, on kuruş, yirmi beş kuruş ve elli kuruş neredeyse devreden çıktı.
Yani bir şeyler satın almaz ve tamamlayıcı unsur olmaktan başka bir işe yaramaz oldu.
Zamlar ışıl/ışıl ama gizliden gelmeye baladı!
Enflasyon %10 ları bulmasına karşın, emekçiye, çalışana %3.5 ,vekillere verilenlere de maşallah dedirtti!
Hani birileri bağırıyordu ya?
Et alamıyorum, diye…
Ondan sonra da biftek yemeye başladı ama işi bitince de buharlaştı gitti!
Şimdi ise yeni ve ucu sivri zamlar yine geri döndü!
Vah ki vah!
Hem de tarihte görmediğimiz oranda yüksek meblağlarla!
Çiftçi ne ekeceğini, neyin para edeceğini şaşırdı, zarar ede/ ede anaları ağladı ve toprağını nadasa bırakmaya başladı.
Yargı ve hukuk, yani bizim her zaman övgüyle ve gururla bahsettiğimiz yapı vatandaşın ifadesiyle büyük yara aldı, adeta güvenirliğini yitirdi!
Fakir daha fakir olurken, vatandaşın diline göre, yeni/yeni zenginler, milyonerler çıkmaya başladı!
Hemi de burnumuzun dibinde diyorlar!
Ya o olağan üstü hal ve onun getirdiği yasalar?
Vatandaş diyor ki; gazetelere veya televizyonlara yansımasa hiçbir şeyden haberimiz bile olmayacak.
İşte bunlar saymakla biter mi?
Hani bilgisayar hesabı, vallahi bitmez.
***
Ya yeni kurulacak olan Sayın Akşener’in partisinin kurulması hakkında çektirilen sıkıntı?
Hiç insan haklarına, siyasi partiler yasasına, hukukun üstünlüğüne, insanlığa, vicdana yakışıyor mu?
Bunun takdiri de sizlere ait.
Diyeceğim, vatandaşın sıkıntısı fazla.
Şimdilik karınlarından konuşuyorlar ama sonrasını bilemem.
Gelelim bize.
İlimizde yeni yapılacak olan il seçimleri var.
Yani önce mahalle delege seçimleri, sonra ilçe kongreleri ve ardından da il başkanlık seçimleri.
Takvim böyle giderken, yaşadığımız bir olay partilileri öylesine rahatsız etmiş ki sitemlerini bize yapmaya başladılar!
Ne diyorlar biliyor musunuz?
Mecliste yapılan oylamalarda, AKP milletvekilleri kullandıkları oyun aksine diğer iki pulu yani oyu geri veriyorlar, kullandıkları oyun ne olduğu belli olsun diye, CHP vekilleri de bas/bas bağırıp karşı çıkıyorlar, “ kişinin düşünce ve seçme özgürlüğü elinden alınıyor diye, neredeyse kavgalar oluyordu…
Şimdi ne oldu da, ilimizde yapılan mahalle delege seçimlerinde bile, vekil telefon edip, oy kullanacak üyelere, kendi adayına oy istedikten sonra, “diğer oy pusulalarını bana getireceksiniz” diyerek girişimde bulunuyor, diyorlar?
Üyeye bu kadar baskı yapma hakkını nereden buluyor?
Bu bizim ilkelerimize ters düşen yapı değil midir, diyerek şikâyetlerini ifade ediyorlar.
Bunu genel başkana kadar da bildireceğiz, bu bize yakışıyor mu diye de soracağız diyorlar.
Bakalım ne olacak?
İleride daha detaylı olarak bunları sizlerle paylaşacağız.
Aslında daha bitmedi ama yazı fazla uzun olmasın diye şimdilik bu kadar diyelim ve sevgi/saygı sunalım.
Hoşça kalın.