Cehaletin ve hurafenin hızla büyüdüğü yerde
Önce akıl…
Sonra da insanlık ölürmüş!
“Adamın biri”.
Ne güzel demiş ama değil mi?
***
Abbas amca diye ben küçükken bir adamcağız vardı!
Hem komşumuz, hem de aile dostumuz idiler.
Arnavut olduğu işin şivesi de biraz değişikti!
Ne edersin be more, gibi!
Değişik şiveli ama çok sempatik bir adamcağız idi!
Allah gani/gani rahmet eylesin.
Birden bire onu hatırladım ve yazımı da onu anarak başlatmış oldum.
Çünkü yaşamda kafaya takılan bazı değişik versiyonlar veya anılar, gün geliyor insana ilham verebiliyorlar.
İşte onun gibi bir şey!
***
Ne geniş bir kültür yapımız varmış ama değil mi?
Eksisiyle, artısıyla ve de tantanasıyla!
Var ama gördükçe ve yaşadıkça da bunları ince eleyip sık dokuyanımız az!
Bilgemiz yok!
Yol gösterenimiz yok!
Arkamızda duranımız yok!
Varsa da her kes sus/pus!
Bırakmışlar işi “Karakuşili kadı gibi bilgelere”!
Çok şükür yuvarlanıp gidiyoruz işte!
Ama varsa da, hepsi de sütre gerisinden bakıyorlar ha!
Aman bana kimse dokunmasın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi falan!
Çünkü zamanın algısı ve rengi biraz sıkıntılı!
Atlar yorgun ve burnundan soluyorlar!
Ama yapacak bir şey yok!
Hani “ atı olan Üsküdar’” geçti” derler ya?
Aha işte öyle!
Tarih tekerrürden ibaret derler...
İşte yine aynı şeyler oldu!
Eh bakalım “Allah büyük”!
Ama zaman da her şeyin ilacı demişler!
İnşallah bu da iyi olacak!
Geçmişe bakıp, yedi işgalci düvelin ulusça hakkından gelip de bu özgürce yaşadığımız günlere geldik ya, çok şükür bu avunurumuz olsun var ya, gerisi kolay.
Pek de kolay değildi ama yine de, “geldikleri gibi gitmişler”!
Çünkü bu millet uluscak zoru sever kardeşim zoru!
***
Neyse…
Şimdi seçim zamanı!
Ne diyor siyasetçiler?
“Çalışın/çalışın çünkü şimdi seçim var!
Durmak yok yola devam” diyorlar.
Eh kavun tatlı, alan da geniş!
Fazla sıkıntı da yok!
Varsa da anında çözülüyor!
Daha ne olsun ki?
Ama ne hikmetse hayat da su gibi akıp gidiyor işte.
Fakat yine de “vurun abalıya” sesleri geliyor sanki kulağıma!
Kim, kim?
Abalı/abalı!
Abalı kim?
Kim olacak, emekçi/ emekli/ esnaf ve çiftçi.
Dahası?
Sen/ben/ bizim oğlan işte.
Başka kim olacak ya?
Ha birde “EYT’liler ve atanamayan eğitimliler, yeni mezunlar var”!
Taşeronlar var, hakkı olduğu halde,3600 ek gösterge hasreti çeken sanki üvey kardeş yerine koyulanlar var!
Evime alın teri ile çalışarak ekmek götürmek istiyorum diyenler var!
Kendini yakanlar var!
Köprüden aşağı atanlar var!
Var da var.
Aman haa?
Şimdi seçim zamanı unutkanlık yok, kırgınlık da yok!
Yok ama sağa baktım başak yok, sola baktım başka yok!
Ne olacak?
Mustafa Kemal’in izine bak izine!
Yürüdüğü yolda sakın şaşma!
Ne olduysa bu zamana kadar onun ilkeleri doğrultusunda olmuş.
Ama o olanlar da şimdi yok!
Satılmış veya verilmiş!
Hem de elin cavuruna!
Vay be!
Nerden nereye geldik değil mi?
Abbas amca derken, “Abbas yolsu falan” derken, derlerken”…
Aklıma önce Şair Eşref ve arkasından da Neyzen Tevfik’in şiirleri geliverdi!
Şöyle üç/beş dörtlük döktürsek mi acaba diye de düşünmedim değil hani?
Hem de tam yeri, tam da zamanı değil mi?
Öyle ama bu gün hiç de havamda değilim be okurlarım!
İçimden de gelmiyor hani.
Neyse alacağımız olsun bakalım, gelecekte inşallah!
Yalan/ vallahi yalan!
Çünkü pabuç bağlı pabuç!
***
Bu öyle de olsa, böyle de olsa, yine de kendi kültürümüz içersinde yer alan ve büyüklerimizin söylediği gibi de ara sıra kullandığımız bir söylem var!
Bu söylemin adı da “ ABBAS YOLCU”!
Hani böyle derler ya?
Özünde bu bir yakıştırmadır; hani sonu görünen, erk’i bitmeye yüz tutmuş, bulunduğu alanda tutunması zor, siyasi misyonunu kaybetmeye başlamış, yakında uzak düşecek anlamında söylenen deyiş gibi...
Ama bu bile seçim zamanı olsa da, geçmişte hoş görü ile ifade edilmiştir.
Ve öyle karşılanmıştır.
Ama ya şimdi?
Aman dikkat!
Ama yine de gülümsemeyi elden bırakmayın derim.
Çünkü ben gülümsüyorum.
Hadi eyvallah!